quatre

210 18 15
                                    

Bir hafta sonra

Bu tatil boyunca Roseanne'yle geçirdiğim güzel zamanların sonuna gelmiştim. Yarın sabah buradan gidecekti. Onu kaybediyor gibi hissediyordum ama sürekli telefonda konuşacağımıza, iletişimde kalacağımıza söz vermiştik bu yüzden içim rahattı.

Ama ondan uzak kalmaya dayanabilecek miydim bilmiyordum.

Böylesine duyguları uzun süreden sonra tekrar hissetmek çok iyi gelmişti. Aslında, o bana çok iyi gelmişti de diyebiliriz.

Bu gün onun son günü olduğu için tüm günü beraber geçirmiştik. Denize gitmiş, yemek yemiş, dolaşmış ve güzel vakit geçirmiştik. Şimdi, saat geç olmuştu son saatlerimizi geçirmek için mini bara gelmeye karar vermiştik.

"Ben bir pìna colada alayım." dedi barmene Roseanne.

"Ben de viski."

Siparişlerimizi verdikten sonra bir süre garip bir sessizlik oldu. Koskoca 2 haftayı birbirimizden neredeyse hiç ayrılmadan geçirmiştik ve şimdi ayrılacak olmak... ikimizi de üzüyordu.

Bir yanım ona izin verme, gitme de, durdur bir şekilde dese de mantığım buna izin vermiyordu. Zaten telefondan görüşebileceğiz, belki senede bir buluşuruz diyerek kendimi teselli etmeye çalışıyordum içten içe.

Bu düşüncelerle boğuşurken ona bakmaya başladım. Çok güzeldi. Kiraz rengi dudakları adeta öp beni diye yalvarıyordu. Günlerdir beraber olsak bile ona her baktığımda hala etkileniyordum. Onun hissiyatı bir başkaydı...

Kendimi durdurmayacaktım.
Son günümüzdü bu gün ve bir daha ne zaman birbirimizi tekrar göreceğimiz belli değildi.

"Çok güzelsin, Roseanne."

Birkaç saniyeliğine afalladı ama sonra yanaklarının hafifçe kızardığını farkettim.

"Sen daha güzelsin, Lalisa."

Şimdi benim de yanaklarım kızarmıştı.

Bir anda barmen bu büyülü anımızı bozuverdi.

"İçkileriniz."

"Teşekkürler. " dedi Roseanne.

Hala ona bakıyordum.

İçkilerimizden birer yudum aldık. Sonra da derin bir konuşmaya daldık.

~

Güneşin doğmasına az kalmıştı.

Bardan bungalovlarımıza doğru yürürken beraber sessizliğin tadını çıkarıyorduk. Biraz içmiştik, ama sarhoş sayılmazdık. Çakırkeyiftik sadece. Onu birkaç dakika da olsa da fazla görebilmek için onu bungalovuna bırakmayı teklif etmiştim, o da kabul etmişti. Birkaç saat içinde buradan ayrılacaktı.

Onun evinin önüne geldik.

Duygulu bir bakış vardı gözlerinde.

O an hayatımda ilk defa birisini kaybetmeyi bu kadar çok istememiştim. Özellikle de ona olan duygularımı söyleyememişken.

Evet, artık emindim. Bu duyguları unuttuğum için önceden anlayamamıştım ama artık biliyordum.

Onu seviyordum.

"Roseanne..."

"Efendim Lalisa?"

Kalbim güm güm atıyordu.

"Ben, seni seviyorum."

Konuşmasına izin vermeden devam ettim.

"O sahilde seni ilk gördüğüm andan beri. Seninle geçirdiğim her saniye sana daha da çok aşık oluyorum. Daha önce kimseye böylesine hisler beslememiştim. Sen benim hayatıma yeniden neşeyi, aşkı getirdin. Seni çok seviyorum, seni kaybetmek istemiyorum Rosé!"

Ben daha ne söylediğimi algılamaya çalışırken bir şey oldu.

Roseanne bir anda bana doğru atıldı ve beni öpmeye başladı.

reflections - chaelisaWhere stories live. Discover now