1. Bölüm

1.6K 143 24
                                    

Jongin, yorganını burnuna kadar çekmiş yatağında titreyerek hıçkırıyordu. Sesi odanın duvarlarına çarpıyor, ardından kendisine dönüyor ve kulaklarına doluyordu. Kızarık gözlerinden yaşlar son hızla boşalıyor, yumuşacık ve pürüzsüz yanaklarından aşağı yuvarlanıyordu.

Ağabeyinin sözleri beyninde dönerken asla görmediği ve sevgisinden mahrum kaldığı annesinin ninnisi gibi gelen hıçkırıklarıyla umutsuzca güneşin doğmamasını arzulayarak, yorgunluktan uyuyakaldı.

Yarın olmamalıydı.

Yarının olmasını istemiyordu.

**

Her şey hazırlanmıştı. Jongin'in valizi ve kişisel eşyaları düşünceli insanlar tarafından güzelce yerleştirilmişti. Herkes bunu yaparken oldukça dikkatli davranıyordu; sanki bu Jongin'leri için yapacakları son şeymiş gibi...

Jongin odasında koşuşturan insanları buğulu gözleriyle izlerken daha fazla dayanamadı ve onların arasından sıyrılıp evlerinin arkasındaki büyük bahçeye doğru ilerledi.

O ağacın, ağabeyiyle küçükken dallarına salıncak kurduğu ve etrafında oynadığı, büyük ve görkemli olan yaşlı ağacın önüne geldi. Yürürken hasta yaprakların kaplandığı toprak yolda kendinden emin, sağlam adımlar atıyor ve buğulu gözlerinin görüntüsünü, kirpiklerini kırpıştırarak düzeltmeye çalışıyordu.

Çömeldi, ağaca titreyen küçük parmaklarını uzattı. O güzel, eğlenceli hatıralara şahit olan ağaca dokundu. Parmakları yavaşça aşağı kaydığında kuru toprağı avucunun içine aldı, bunu yapmayı özleyecekti. Bu ağaca bakıp ağabeyiyle geçirmiş olduğu anıları gülümseyerek hatırlamayı özleyecekti.

Parmaklarının arasındaki toprağın kendisine verdiği hisle, insanların etrafında hıçkırmamak için tüm gücüyle dişlediği hafif yaralı ve kızarık dudaklarından buruk bir gülümseme esip geçti.

Ölüme giderken ağabeyinden sadece bir şey istedi.

Küçük bir saksı...

***

Hazırlıklar tamamlanmıştı, her şey yerleştirilmiş ve tren garındaki görevliye Jongin'in eşyaları teslim edilmişti. Jongin'i uğurlamaya gelen insanların arasında ağabeyi yoktu, bu onu daha çok yaralamıştı.

Ama öz ağabeyinin kendisini, babasının katilleriyle aynı ırktan olan vampirlerin yurduna göndermesi kadar Jongin'in canını acıtamazdı.

Dar göğsünün içinde hüzünle çarpan kalbinin üzerine elindeki saksıyı yerleştirdi ve ona sıkıca sarılırken, kendisine bakan insanlara son bir kez gülümsemeye çalıştı.

"Dikkatli ol, Jongin! En kısa zamanda sizi ziyarete geleceğiz." diye mırıldananları duymamazlıktan geldi.

Diğerlerine el salladıktan sonra hareket eden trenle birlikte gözlerini kapayıp, kabindeki yerinde rahatsızca kıpırdandı. Göğsüne sabitlediği o küçük saksıyı daha sıkı tutmaya başladı ve acı tohumlarının yanaklarından birbirini kovalarcasına akmasını önleyemedi. Artık kendisini tutamıyordu.

Sonuçta ölüme gidiyordu.

O adamın, yani seçilmiş olan vampirin, yatağına girmeye gidiyordu.

+Şeytanla Anlaşma+Where stories live. Discover now