6. Bölüm

1.4K 126 22
                                    

Oh Se Hun, diğerine karşı aşırı derecede korumacı oluveren Oh Se Hun, kucağındaki çocukla birlikte güvenli bir odaya girdikten hemen sonra tek kolunu ince beline dolamış, boşta kalan eliyle kapıyı kilitleyerek Jongin'in can güvenliğini sağlamıştı.

Aklına gelmeyen gerçek, kucağında, kendisine koala gibi yapışan çocukla beyazlar içindeki odanın yumuşaklığına kurulmasının ardından zihninde beliriverdi.

Nefes alırsa, eğer Jongin'in kokusunu ciğerlerine çekmek isterse, ne kadar farklı bir türden olsa bile, kanını içmek isteyebiliceği ihtimali vardı.

Jongin bir kurttu. Oh Se Hun, bunu biliyordu. Ancak onun olgulaşmadığı, tam olarak güçlü bir kurt haline gelmediği de biliyordu.

İnsani özellikleri ağır basan çocuğun kanını arzulayabilirdi ve acımasız Tanrı şahidiydi ki, asla böyle bir şey olsun istemiyordu. Nedenini o da bilmiyordu. Belki üzerindeki bedenin sıcaklığı ona bu düşünceyi vermişti. Emin değildi. Kesin olarak bildiği tek şey, bu çocuğun sıcaklığını sevdiği, kokusundan hoşlandığı ve onu her türlü tehlikeden koruması gerektiğiydi.

Diğerinin kokusundan ne kadar hoşlansa da şimdilik ciğerlerine, Jongin'in soluduğu ve eşsiz vücut esansının yayıldığı odanın havasını doldurmayacak, dolduramayacaktı.

Jongin, kısa bir süre sonra kendisine geldi, göz yaşlarıyla nemlenmiş olan dudaklarını yaladı, ağzına gelen bakırımsı ve fazla yoğun olmayan tatla birlikte kendisini hızla geri çekti, acı tohumlarıyla kaplanmış iri gözlerinin üzerindeki uzun kirpiklerini kırpıştırarak diğerinin suratına baktı.

Oh Se Hun, onun korku dolu, şaşkın ve hüzünlü bakışlarına buruk bir gülümseme hediye ederek karşılık verdi. Ve, "Korkma." dedi. "Korkma, seni her zaman koruyacağım." dedi.

Jongin, karşısındaki adamın güven verici sesine ve samimi bir üslupla söylediklerine inanmak istiyordu. Ancak yakın olan suratlarının hissettirmiş olduğu bir gerçek vardı. Oh Se Hun'un konuşurken vermiş olduğu nefes, ölüm kokuyordu. Karanlık kokuyordu. Tehlike arz ediyordu. Büyük bir belanın haberini taşıyor, elçiliğini yapıyordu.

Jongin, bunu fark edebilecek kadar kendine geldiğine şaşırırken Oh Se Hun'un, vermiş olduğu nefesin ardından kokusunu hissetmemek için derin bir soluğu ciğerlerine doldurmadığını fark etmemişti. Ama diğerinin keskin bakışları dudağına odaklandığında, hemen gözlerini gözlerine kilitlemesiyle ona bazı şeyleri anlaması için yardım etmiş gibi görünüyordu.

Oh Se Hun, diğerinin ince belindeki ellerinin sıkılığını gevşetti, Jongin'e daha genişçe gülümseyip, kolunu kaldırdı, ölümün soğukluğunu barındıran güçlü elini, onun yumuşacık, yaşamın sıcaklığını ve enerjisini hissettiren, nemli yanağına yerleştirdi.

Gözleri bu sıcaklığı ve yumuşaklığı dokunma duyusuyla hissedebildiği için yavaşça kapandı, Jongin karşısındaki adamın bu hareketi yüzünden göğsünün içindeki hüzün ve korkuyla atan kalbinin teklediğini hissetti.

Nedenini bilmiyordu.

Belki yanağındaki acımasızlığı anımsatan soğukluktandı...

Ona babasının merhametsizce gözleri önünde öldürülüşünü hatırlatan bir dokunuştan dolayı böyle olmuştu.

Evet. Evet. Evet!

Nedeni buydu!

Oh Se Hun, nefes almayı reddederek, buna ihtiyacı olmadığı için Tanrı'ya ilk defa ölümün karanlığıyla yaşarken minnet duymuştu. Bu ilk defa oluyordu. Onun lanetlenmesine neden olan, acıyı iliklerine kadar hissetmesine sebebiyet veren, karanlıkla imtihan eden, soğukluğa ve kana karşı sınayan Tanrı'ya, ilk defa nefes almaya ihtiyacı olmadığı için minnet duymuştu.

+Şeytanla Anlaşma+Where stories live. Discover now