2. Bölüm

1.5K 139 47
                                    

Yolculuk oldukça uzun ve yorucu geçmişti. Dağınık düşüncelerle Jongin güzel olan tüm hatıralarını hatırlamak ve onlara tutunmak için büyük bir çaba sarf ederek göğsündeki küçük saksıya sarılmış, hıçkırıklarının verdiği yorgunluktan uyuyakalmıştı.

Tren son durağına geldiğinde Jongin kısa bir süre önce uyanmıştı. Yüreğini kaplayan huzursuzluk ve korku onu tüketirken derin bir nefes alıp, kabinden dışarı çıktı. Kendisini bekleyeceği söylenen o adamı anında tanıdı.

Takım elbiseli, ve oldukça asil görünüşlü bir adam ifadesiz suratıyla Jongin'in gözlerine bakarken küçük çocuk omurgasından aşağı büyük bir ürpertinin geçmesine mani olamadı. Korkulu bakışlarını diğerine çaktırmamak için kafasını eğdi, kendisine doğru gelen adamın pahalı gözüken ayakkabılarının önünde durmasıyla seslice yutkundu.

"Hoş geldiniz efendi Jongin..." diye mırıldanan adamın sesi sayesinde, kendisini yere atıp boğazı patlayana kadar ağlamak isterken, gözlerini sıkıca kapattı ve kısa bir süre bekledi.

"Ben eşyalarınızı alıp geliyorum."

Jongin kafasını sallayıp, diğerine onu anladığını gösterdi ve savsak adımlarla tren garındaki sutünlara yürüyüp, sırtını dayadı. Adam elinde iki büyük valizle karşısına geldiğinde Jongin kafasını kaldırıp ona baktı.

Jongin diğerinin soğuk ve acımasız görüntüsünden dolayı istemsizce titreyip alt dudağının aşağı sarkmasına mani olamamıştı.

"Buradan efendi Jongin..." diye mırıldanan adam, zorlanmadan valizleri taşırken kafasıyla karşısındaki köpek yavrusuna benzeyen esmer çocuğa talimat verdi. Jongin korkuyla sancıyan ciğerlerine muhtaç olduğu oksijeni doldurdu, önündeki adamı küçük ve güvensiz adımlarla takip etmeye başladı.

***

Pahalı, oldukça lüks gözüken siyah bir arabanın önüne geldiklerinde adam onun için kapıyı açma inceliği gösterirken Jongin bu duruma kusarak karşılık vermek istemişti. Ancak sadece derin bir nefes alıp, kucağındaki saksıyı içine sokmak istermişçesine daha sıkı, daha da sıkı kavrayarak kendisine açılan kapıdan içeri girmiş ve arabanın arka koltuğuna oturmuştu.

Açıkçası vücudu garip bir titremenin etkisi altındydı, ayrıca yüreğine çöreklenmiş olan korku ve tedirginlik duygusu kendisine hiç de yardımcı olmuyordu.

Adam, o ağır bavulları zorlanmadan taşıdıktan sonra bagaja yerleştirip, sürücü koltuğuna geçti, arabayı çalıştırırken Jongin, boğazına tırmanan hıçkırıkların güzel ve şekilli dudaklarından dökülmemesi için kedisini tutuyordu. Dudaklarını birbirine bastıran genci, sürücü koltuğundaki adam fark etmişti. Ondan yayılan köpek kokusuyla karışan telaşın ve korkunun aromasının yoğunluğunu, güçlü sezileriyle algılıyordu.

Sonuçta o yarı insan yarı vampirdi. Tamam, vampirler kadar mükkemel ve özel değildi, ayrıca onlarla karşılaştırılması bile söz konusu olamazdı. Ancak insanlara göre güçlüydü, sezgileri kuvvetliydi ve onu onlardan ayıran harika bir yeteğe sahipti.

İnsanların kokularıyla duygularını anlama yeteneği ona bahşedilmişti.

Bu yeteneği bir ısırıkla kendisine veren adama minnet duygusu olduğundan dolayı onun işlerini yapıyordu.

Bu işlere şuan yatağına girecek tiksinç köpek yavrusunu şatoya götürmek de dahildi.

***

Jongin, hareket halindeki arabanın büyük, oldukça gösterişli ve inanılmaz derecede korkutucu olan malikane tarzındaki bir evin önünde durduğunu fark ettiğinde, göğsünün içinde yaralı bir kuş gibi çırpınan yüreğinin vuruşları kulaklarını uğuldatmaya başlamıştı.

+Şeytanla Anlaşma+Where stories live. Discover now