8. Bölüm

1.1K 110 6
                                    

Korku dar göğsünün içinde atan kalbine yerleşmişti ve dudağındaki acıya rağmen onun delice bağırmasına neden oluyordu. Kim Jongin korkuyordu. Bu korku, normal bir korku değildi. Diğerlerinden fazlasıyla büyük, yüce ve asildi.

Kollarını kaldıramayacak kadar yeri kısıtlıydı. İçine girmiş olduğu lanet tabut oldukça dar ve karanlıktı. Jongin küçükken karanlıkta kaldığı zamanları anımsadı. Güzel gözlerinden yuvarlanan sıcak korku tohumları yanaklarını ıslatırken, her zaman ağabeyinin onun yanına geldiğini ve titreyen bedenini kolları arasına alarak, sırtını okşayıp, kulağına sakinleştirici tatlı sözler söylediğini hatırladı.

Ancak büyük bir gerçeklik zihninde belirdi. Korku dolu düşüncelerle kaplanmış olan beyninde ağabeyinin kendinden oldukça uzakta olduğu gerçeğiyle karşı karşıya geldi. Şiddetli sesinin oktavı arttı ve yerinde kıpırdandıktan sonra debelenmeye başladı. Bu lanet yerden çıkmalıydı.

Ağabeyinin yeniden kolları arasında güvende olmalıydı!

"Tanrım!" diye bağırdı. "Tanrım, yalvarırım buradan kurtulmama yardım et!"

Kısa bir süre sonra kulaklarına dolan kapı cıgırtısıyla birlikte Jongin hassas ve yaralı dudaklarını birbirine bastırıp, hıçkırıklarının onlardan kaçmasını önlemeye çalıştı. Ancak, güzel dudaklarındaki acının korku dolu zihnini keskin bir bıçak gibi yarmasıyla bilinçsizce çığlık attı. Sancıyan dudakları beyninine yardım çığlıkları gönderiyordu! Onlar bile bu yoğun acının karşısında dizleri üzerine çökmüştü.

Tabuta yaklaşan ayak sesleri arasından attığı çığlıklar kulaklarını dar alanda daha fazla, daha da fazla uğuldatırken, aniden lanet karanlığı sağlayan dar tabutun kapağı açıldı. Yana kaydırılan kapaktan hemen sonra Jongin içeri hücum eden havayla ve ışıkla birlikte biraz olsun rahatladı.

Derin bir nefesi ciğerlerine armağan ettikten hemen sonra, doğrulmaya çalıştı. İyice açılan kapak ve bedenine hala söz geçirebilmesinin sayesinde doğrulup, yaşlı gözleriyle etrafa baktı.

Sarışın bir adam karşısında dikiliyordu. Jongin, bulanık bakışlarını uzun, gür kirpiklerini kırparak düzeltmeye çalıştı. Bununla birlikte, Yifan'ın simasını hatırladı.

Yifan kollarını kendisine uzattığında onun da bir vampir olduğunu düşünmedi. Bu lanet karanlık darlıktan bedenini çıkarabilecek olan her şeye tüm gücüyle tutunabilirdi.

Kısacık bir süre sonra, güçlü kollar tarafından bedeni sarmalandı ve o lanet darlıktan kurtarıldı. Ayaklarının üzerine basacağını düşünürken, diğerinin bunu yapmayacağını anladı.

Titreyen dizlerinin iş görebileceğini düşünseydi, "Yürüyebilirim." diye çıkışabilirdi ancak aklındaki gerçeğin getirmiş olduğu düşünceyle bunu yapmadığından Yifan'ın kendisini taşımasına izin verdi.

Kafası, sarışın devin geniş göğsüne yerleştikten sonra, kulağına ulaşmayan kalp atışlarından dolayı titredi, ağlamayı kesti. Kendini dikkatlice geriye atıp, kollarında olduğu adama büyük bir kuşkuyla baktı, güzel gözlerinden sessizce yuvarlanan yaşlarla birlikte konuşmaya çalıştı.

"B-B-Bı-Bırak b-be-beni! Ye-yere- yere in-indir!!!"

Titrek sesindeki öfke elle tutulabilecek kadar yoğundu. Yifan bunu sezmişti ancak onu dinlemek yerine kendi bildiğini okuyup kucağındaki zırlak ve korkak köpekçiği, odasına sağ sağlim ulaştırmak istiyordu.

Jongin, korkuyla titremesine rağmen debelenmeye başladı, az önce bir tabuttan çıkmıştı, bu davranışları normaldi. Yani Yifan, normal bulmaya çalışıyor, sinirlenip onu yerden yere çarpmamak için çok büyük bir çaba sarf ediyordu. Zaten kurtlardan nefret ederdi. Onların varlığından bile rahatsız olurdu. Bu çocuğu taşımak için onun için ölümdü, ama onu bir an önce odasına götürmeliydi.

+Şeytanla Anlaşma+Where stories live. Discover now