"Kayıp"

125 7 0
                                    

Evimin ön tarafına bakan asfalt yolu ve hemen ardındaki çoktan karanlığa teslim olmuş çimenliği seyrederken Stanley'i dinlemekle meşguldüm. Hemen benim yanımda, verendanın merdivenlerinin son basamağında oturuyordu ve benim aksime, yüzü bana doğru dönüktü.

"Ailen bir trafik kazasında ölmedi Darcy. Baban ve annen...Onlar öldürüldü."
"Ne demek öldürüldü? Stanley onları kim öldürdü?"
"Babam öldürdü Darcy. Ve kendisi de bu yüzden öldü."
Hayır artık şaşırmıyordum. Daha farklı bir boyuta geçmiştim. Şaşkınlıktan fazlasıydı bu. Öfkeydi. Ve hatta nefret.
"Bahsettiğiniz şu intikamınızın sebebi bu mu?" diye sorabildim zorla yutkunduktan hemen sonra.
"Derek'in intikamı. Benim intikamım değil."
"Peki neden senin babanın ölümü onu ilgilendiriyor?"
"Çünkü.."
"Çünkü ne Stanley?"
Stanley bir açıklama yapmak yerine boş bir yüz ifadesiyle arkama doğru bakıyordu. Bakışlarımı onun yüzünden çektim ve arkamda, merdiven korkuluklarının hemen arkasında kimin olduğunu görmek için kafamı çevirdim.
Derek'in mücevher mavisi gözleriyle karşılaştığım sırada Stanley'nin dudaklarından çıkacak kelimeleri oldukça merak ediyordum. Derek'e en umursamaz bakışımı göndermek birkaç saniyemi almıştı.
"Evet Stanley. Çünkü ne?" Derek'in imalı sorusuyla irkildim. Bizi ne kadar süredir dinliyordu? Az önce arabasının ilerlediğini gördüğümden emindim. Stanley Derek'e öfkeli bir bakış attıktan sonra bana döndü.
"Çünkü Derek benim kardeşim. Her ne kadar annelerimiz ayrı olsa da o benim öz kardeşim."
Duyduklarımın ağırlığı göz kapaklarıma çökmüştü. Kısa bir süre gözlerimi yumdum. Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm böyle? Ailemin katilinin oğulları şu an tam olarak yanımda duruyordu ve ben ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi kestiremiyordum. Arkamı dönüp de Derek'in yüzüne baktığımda yine o donuk ifadeyle karşılaştım.
"Yani şimdi siz kardeşsiniz." Şaşkınlıktan küçük dilini yutmak bu olsa gerekti. Çok fazla heceleyerek konuşmuştum. Derek'in
"Vay canına çok zeki" dediğini duydum ama aldırmamaya çalıştım."Duydun işte." dedi Stanley. "Sana her şeyi anlattım.".
"Umarım artık 'hiç bir şey bilmiyorum' diye zırlamaz." dedi Derek. Ona bu sefer en sinir bozucu bakışımı atmayı denedim. Ne kadar başarılı olduğum şüpheliydi tabii.
"Hayır." cevabını verdim Stanley'e. "Bana her şeyi anlatmadın. Şu intikamdan bahsedebilirsin mesela."
"Bana devredebilirsin kardeşim." dedi Derek kardeşim kelimesini vurgulayarak. Hala inanamadığımı fark etmişti. "Bilirsin Darcy. İntikam konuları benim ilgi alanım."
"Bilmez miyim(!)" dedim kendime onların duyamayacağı kadar sessiz bir şekilde .
"Ailen babama ihanet etti Darcy. Ve o da olması gerekeni yaptı." biraz duraksadıktan sonra yapmacık bir üzülme ifadesi takındı. "Öldürdü."
"Olması gerekenin bu olduğunu sanmıyorum." dedim. "Ayrıca size inanmıyorum." Oturduğum basamaktankalkıp evin giriş kapısına doğru ilerledim. Ve o anda fark ettim ki Lena'nın bu saate kadar merak edip de bana ulaşmaya çalışmaması ilginçti. Düşüncelerim Derek tarafından bölündü.
"O halde annenin melek olduğuna da inanmıyorsundur."
Duyduklarımla birlikte ayaklarım olduğum yere kenetlendi. Tekrar arkama döndüm. Stanley az önce oturduğu yerden kalkmış merdivenlerin hizasında duruyordu. Derek de onun hemen yanında dikiliyordu.
"Melekler hakkında ne biliyorsunuz?"
"Sandığından fazlasını." dedi Derek. "Çok daha fazlasını."
Şimdilik daha fazlasını öğrenmeye gücüm olmadığını fark ettim. Duyduklarım yeterince garipti. Onlara sırtımı döndüm ve tekrar kapıya doğru yürüdüm.

Eve girdiğimde Lena'nın varlığına dair hiçbir belirti yoktu. Salonda ve mutfakta değildi. Sol bacağımın acısına aldırmadan alt katın her köşesine baktım. Merdivenlere geldiğimde duraksadım. Bu bacakla bu kadar basamağı çıkabileceğimden emin değildim. Zaten sendeleyerek yürüyordum. Lena'nın telefonunu çaldırmaya karar verdim. Telefonumu en son salondaki sehpanın üzerine bırakmış olduğumu hatırladım. Nihayet Lena'nın telefonunu çaldırdığım sırada zil sesinin üst kattan geldiğini fark ettim. Lena, muhtemelen odasında uyuyakalmıştı ve telefonunu duymuyordu. Ona bakmalıydım. Tüm basamakları sadece sağ bacağıma yüklenerek yavaş yavaş çıkmayı başarmıştım. Hiçbir odanın ışığı yanmıyordu. Uyumuş olduğundan iyice emin olacaktım ki Lena'nın odasının ışığını yaktığımda yatağının hiç bozulmamış olduğunu gördüm. Telefonu da yatağının
üstündeydi. Telefonunu elime aldım ve cevapsız aramalar listesinde sadece benim olmadığımı gördüm. Walter da çok fazla aramıştı. Saate baktım. Gecenin 3üydü. Lena bu saatte nerde olabilirdi ki? Odadan çıktım. Hala daha Lena'nın evde olduğuna inanıyordum. Banyonun kapısını tıklatırken bir yandan da "Lena" diye sesleniyordum. Hiçbir yanıt alamayınca kapıyı açtım. Lena burda da değildi. İçimden bir ses Walter'ı aramam gerektiğini söylese de bu gece Derek'e arabasını verip beni ona emanet etmesi geldi aklıma. Ailemin katilinin oğluyla iş birliği yapan bir insan ne kadar güvenilir olabilirdi ki? Kimden yardım isteyeceğimi bilmiyordum. Ve o an aranabilcek en mantıklı kişiyi aradım.
"Efendim Lena?" Şerif Miller'ın uykudan yeni kalktığını belli eden huzursuz sesi kulaklarıma dolmuştu.
"Şerif Miller ben Darcy."
"Ahh Darcy kusura bakma. Lena'nın numarası değil miydi bu?""Evet, evet öyle. Numaranız bende kayıtlı değildi. Acelem olduğu için gecenin bu saatinde aradım. Şerif Miller, korkarım ki Lena kayıp."
Yarım saat sonra Şerif Miller üniformasıyla birlikte evimde belirmişti.
Gecenin bu saatinde bile üniformalı olması oldukça garipti. Ben olsam pijamalarımla gelirdim tabi. Ona krem rengi koltuğu gösterip oturmasını rica ettim. Aklıma bacağımdaki sargı geldi. Fark etmemiş olmasını umdum ama bu neredeyse imkansızdı. En azından üzerime giydiğim hırka kollarımdaki yaraların görülmesini engelliyordu.
"Bacağına ne oldu Darcy?"
Yalan mı söylemeliydim? Yalan söylemek istemiyordum. Ama buna mecburdum.
"Önemli bir şey değil Lena'yı ararken telaşlanıp merdivenlerden düştüm. Neyseki evde sargı bezi varmış." Vay canına hayatı boyunca neredeyse hiç yalan söylememiş biri olarak oldukça iyiydim.
Şerif Miller üstelemedi. Onun yerine Lena'nın evde olmadığını ne zaman fark ettiğimi sordu.
"Fark ettiğim an sizi aradım."
"Bu zamana kadar nasıl fark edemedin? Darcy, teyzen ne kadar süredir ortalarda yok?"
"Bilmiyorum, uyuyordum." İkinci bir yalan daha. Neden kaçırıldığımı söylemiyordum ki! Ya da bir kaza geçirdiğimi..
Şerif Miller'ı aramam hiçbir işe yaramamıştı. Yalan söylediğimle kalmıştım. Evden giderken Lena'yı bulmak için elinden geleni yapacağını söyledi. Zaten hep böyle söylerlerdi.
***
Evde yalnız kalmak bir yana Lena'nın nerede olduğunu bilmemek beni korkutuyordu. Dış kapıyı kilitleyip tüm ışıkları kapadıktan sonra yukarı çıktım. Karanlık koridorda ilerledikten sonra odama girdim ve ışığı bile açmadan yatağıma koştum. Uyumaya çalışıyordum. Ama uyuyamıyordum.
Kapının şiddetli bir şekilde tıklatılmasıyla irkildim. Komidinin üstünden aldığım telefonumun ekranına baktım. Saat sabahın 5iydi. Hava hala karanlıktı. Bu saatte kapının çalmasının endişelenmem gereken en son şey olduğunu düşünerekten aşağı inip kapıyı açtım. Lena'nın olmasını umuyordum. Ama malesef Lena değildi. Gelen Stanley'di
" Saatin farkında mısın acaba? "
" Hazırlan Darcy, gidiyoruz."
Şaka gibiydi. Ailemin katilinin oğlu şimdi de bana emirler savuruyordu.
"Sen ciddi misin?" dedim dalga geçen ses tonumla. "Seninle hiçbir yere gelmeyeceğim."
"Lena'yı bulmak söz konusu olsa bile mi?"
"Lena'nın kaybolduğunu nerden biliyorsun?"
"Sadece kaybolduğunu değil Darcy, nerede olduğunu da biliyorum."
Ona inanmam ne kadar doğruydu bilmiyordum. Ama başka bir seçeneğim yoktu.Kapının üzerinden anahtarı aldım. Stanley hala olduğu yerde dikiliyordu.
"Hadi o zaman gidelim. Ne duruyorsun?" Birden gülmeye başladı. Kafayı yemiş olmasından korkuyordum.
"Pijamalarla mı gelmeyi düşünüyorsun?" hala gülmeye devam ediyordu.
Ahh düzeltiyorum. Kafayı yemiş olmamdan korkuyordum. Gerçekten üstümde pijamaların olduğunu tamamen unutmuştum.
"Bekle burda, geliyorum" derken sesim istemsizce her zamankinden sert çıkmıştı. Belki de ona karşı kaba davranmalıydım. Sonuçta babası ailemi öldürmüştü.

DARCYOnde histórias criam vida. Descubra agora