"Soğuk"

314 34 7
                                    

Soğuk. Çıplak ayaklarımın altındaki zemin toprak değilmiş gibi. Hayatım gibi, yaşadıklarım gibi, insanlar gibi...O da buzdan camlarla örülmüş sanki. Üzerimdeki beyaz elbise soğuğun içime işlemesine engel olamıyor. Karanlığın içinde kaybolmuş bir ruh, kendini yavaş yavaş soğuk rüzgara teslim ediyor. Yıpranmışlık var beynimin her hücresinde. Ayaklarım bu yüzden yorgun belki de. Soğuk. Sessizliğin içine hapsolmuş bir kız üşüyor. Kelimeleri yutuyor kuşlar. Gerçekleri yalnızca ondan saklıyor. Susuyor bütün yollar. Yorgun bir beden karanlığın içinde kalmış, titriyor.

Neden burada olduğunu düşünüyor. Neden evrende bu kadar yer varken ben buradayım diyor. Gidilecek çok fazla yer varken neden karanlık beni gölgesine alıyor?

"Neden buradasın Darcy? Gitmemi istemiştin. Ama şimdi sen gelmişsin"

Ona gitmesini söylediğim günü anımsadım. Her yerde karşıma çıkıyordu ve bu beni gerçekten ürkütüyordu. Evimin önünde birden karşıma çıktığında da korkmuştum ve aklıma geleni söylemiştim işte. "Gitmeyecek misin?" diye sormuştum. Bu soru karşısında vereceği tepkiyi merak ediyordum. Belki tekrardan ortaya düşen bir sessizlik. Belki bir tersleme. Yavaşça arkasına dönerken ilk defa gözlerimin içine bakmadan konuştuğunu hatırladım. "Sen istiyorsan Darcy..." demişti. Ve gerçekten de gitmişti. Onu en son karanlık bir ormanda kanlı ellerle görmüştüm. Bu ne kadar normal olabilirdi?

"Neden buradasın?"

Bu replik bana aitti. Bu soruyu hep ben ona sormuştum. Şimdi ise o bana soruyordu. Ve gerçekten bilmiyordum. Neden buradaydım ben? Neden başladığım yere geri dönmüştüm? Neden gözlerimi her kapattığımda kendimi bu karanlık ormanda buluyordum?

"Bilmiyorum" dedim titreyen bir sesle. "Gerçekten bilmiyorum. Dün akşam Walter'la salonda oturmuş konuşuyorduk. Bana bir kutu verdi . Odama çıkıp bana verdiği kutunun içindekileri karıştırdım. Sonra..."

"Sonra...?"

"Uyumuş olmalıyım... Dur bir dakika. Yoksa bu ..."

"Rüya."

"Ama nasıl olur? Her şey gerçekten farksız. Düşünebiliyorum. Hissedebiliyorum. Fark edebiliyorum. Bir rüyada bunları yapamam."

"Lucid bir rüyada yapabilirsin. Her şeyin farkında olursun. Her şey gerçek gibidir. Hatta kontrol edebilirsen her şey istediğin gibidir. Ama unutma Darcy; Buradaki her şey sahte. Hiçbiri gerçek değil."

"Hayır Stanley yanılıyorsun sen gerçeksin. "

Onun bir rüya olmadığını biliyordum. Onu ilk defa rüyamda görmüştüm ve ertesi gün karşıma çıktığında bana daha önce tanıştığımızı söylemişti. "Unutmuş olamazsın Darcy. Daha dün gece seninle tanıştık. O zaman da böyle korkmuş, şaşkın gözlerle bana bakıyordun. Benden korkuyor olamazsın değil mi?" O zaman ne demek istediğini anlayamıyordum. Ama şimdi her şey gayet açıktı. Evet tanışmıştık. Rüyamda. Çizdiğim resmin üzerine yazdığı yazı bazı şeyleri açıklıyordu. Ama ben o sözlere ancak şimdi anlam yükleyebiliyordum. "Ölümlere sebep olan rüyaların başkahramanı oluyordum. Benim cezam buydu." O, bir şekilde insanların rüyalarına giriyordu. Bunu nasıl yapıyordu? Neden yapıyordu?

"Bana dün akşam neler yaptığını anlatmadın Darcy. Bana bir önceki akşam neler yaptığını anlattın. Dün daha farklı bir gündü."

Stanley bulanıklaşmaya başladı. Karanlıkta loş ışık sayesinde görülebilen ağaçlar yavaş yavaş karardı. Ve gözlerim kendini gerçek dünyaya açtı.

Walter başucuma oturmuş uyanmamı bekliyor gibi duruyordu.

"Ateşin var Darcy. Dün gece bir şeyler sayıklayıp durdun. Bizi çok korkuttun."

DARCYTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang