"Kurgu"

557 45 13
                                    

Karanlık... Ne kadar süredir baktığımı bilmediğim gökyüzündeydi. Boşluk mu?... işte o her yerdeydi. Kendi düşüncelerimle savaşmaktan sıkılmıştım. Her gün kendimi dinliyor, her gün kendimi anlamaya çalışıyordum diğer insanların aksine. Ama kendime anlatamıyordum bir şeyleri. Kendimle baş başa kaldığımda kafamda kuruyordum her şeyi. Kurgulamaktan korkuyordum aslında. Olayları, konuşmaları, davranışları... Zihnimde farklı yorumlamaktan korkuyordum. Bir yolu olmalıydı dünyayı diğer insanlarla aynı görmenin. Aklınıza yazdığınız bazı senaryolar o kadar gerçekçi oluyor ki kendiniz bile inanıyorsunuz. Hayal etmek gibi değil kurgulamak. Hayal ettiğiniz zaman sadece düşünüyorsunuz.Ne yapmak istediğinizi, nereye gitmek istediğinizi... Kurgulamak ise bambaşka bir şey. Kafanızda kurduklarınızı yine aynı yerde, kafanızın içinde yapıyorsunuz. Başka şehirlere, başka ülkelere gidip, kafanızda yaşıyorsunuz. Tanımadığınız insanları tanıyorsunuz aklınızın size oynadığı bir oyunla. Ve güzel gibi gözükse de zarar veriyor. Kurguları yaşarken, gerçekleri atlıyorsunuz.

Hayatımın bir kurgu üzerine kurulu olmasından korkuyordum. Eğer yaşayacaksam, bunlar gerçekler olmalıydı. Gerçekleri yaşamalıydım. Gerçekleri hissetmeliydim. İnsanlardan gerçekleri duymalıydım. Birileri bana anlatmalıydı. Bilmediğim çok fazla şey vardı ve bildiklerimin de çok azı gerçekti. "Belki de Stanley bir kurgudan ibaretti. Lena kurguydu. Walter kurguydu..." düşünmeye çok fazla dalmıştım. Son cümleyi sesli düşündüğümün farkında bile değildim.

"Heyy... Diğerlerini bilmem ama ben kurgu değilim."

İşte yine Walter'ın sesi odada yankılanıyordu. Tam arkamda duruyordu ama benim gözlerim hâla elimdeki not kağıdının üzerindeydi. İçimden tekrar tekrar okuyor, kelimelerin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyordum. Ve çıkardığım en mantıklı sonuç : benimle sıra dışı bir şekilde tanışmayı planlayan bir katil vardı. Katil olduğunu düşünüyordum çünkü beni öldürmenin bir tutku olduğunu söylüyordu. Kendimi rüzgarda sürüklenen bir kum tanesi gibi hissediyordum. Amaçsızca oradan oraya savrulan bir kum tanesi. Dalgaların içinde hapsolmuş bir kum tanesi. Kaderinin dibe batmak olduğunu bilmeyen bir kum tanesi ...

Ve beni dibe batırmak isteyen dalga henüz ortaya çıkmamıştı. Bekliyordu. Sıradan olmayan bir zamanı. Bekliyordum. Ölümcül bir planın kurbanı olmayı. Bildiğim çok az şey vardı evet. Ama hissettiklerim fazlaydı. Korkuyu hissediyordum mesela. Ve ölümü hissediyordum. Beklenmedik bir anda.

Belki de hiçbir şey kurgu değildi. Ama her şey yeterince gerçekten uzaktı. Tıpkı Stanley'nin sürekli karşıma çıkması gibi. Tıpkı Lena'nın bana yıllarca bir yalanı yaşatması gibi. Gerçek olmamasını dilediğim diğer her şey gibi.

"Bu not da nereden çıktı?"

Yine düşüncelere dalmıştım ki Walter'ın sesiyle irkildim. Hangi ara karşıma geçmişti fark etmemiştim bile. Ayak seslerini duymamış mıydım? Sanırım düşünürken başka şeylerin farkına varamıyordum.

"Bilmiyorum. Geldiğimde şifonyerin üstündeydi."

Walter not kağıdını hızla elimden çekti. Yavaş ve dikkatli bir şekilde kelimeleri sindirmeye çalıştığını görebiliyordum.

"Bu tamamen saçmalık." diye bağırırken yüzündeki endişeyi belli etmemeye çalışıyordu. Ama öfke, endişenin tercümanıydı.

"Neden bana bağırıyorsun? Notu ben yazmadım. Sinirini gecenin bu saatinde odama notlar bırakan katilden çıkarman daha mantıklı olur herhalde"

"Katil mi?" dalga geçer gibi alayla güldü. "Cidden bir katilden mi bahsediyoruz?" bir katilden bahsediyor olmalıydık değil mi? Bence öyleydi. "Evet" dedim kendimden emin bir ses tonuyla. "Başka kim ölümün bir tutku olduğuyla ilgili notlar bırakır ki"

DARCYWhere stories live. Discover now