"Yol"

323 36 11
                                    

Rüzgarın saçlarımı savurmasını seviyordum. Özgür hissettiriyordu. Ve tek başıma yürümeyi de seviyordum. Kafamı dinlememe yardımcı oluyordu. Ama tam olarak kafamı dinlediğim söylenemezdi. Ben daha çok beynimi dinliyordum. Düşünüyor, düşünüyor, düşünüyordum.

Lena okula gitmeyip dinlenmem gerektiğini düşünüyordu. Bense şu an okula yürüyordum. Kulaklığımın kulaklarımda durmamak gibi bir huyu vardı. Ve bu beni deli ediyordu. Gözlerim kaldırım taşlarında önüme bakmadan ilerliyordum. Birine çarptığımı fark ettiğimde bakışlarımı yerden kaldırdım. Karşımda duran kişiyi daha önce bir yerlerde görmüş olabilir miydim? Dudakları kıpırdıyor bana bir şeyler söylüyordu. Kulaklıklarımı çıkarttım.

"Afedersin ne diyordun?"

Bu sorudan sonra kendimi aptal gibi hissetmiştim. Çünkü karşımda duran kahverengi gözlerin bakışları kendimi aptal hissetmeme neden oluyordu. Ama kulaklık yüzünden duymamış olabileceğim aklına gelmeliydi. Bir anda elime tutuşturduğu not kağıdına bakakaldım.Benim evimin adresi yazıyordu.

"Burasının nerede olduğu hakkında bir fikrin var mı?"

Birden gülmeye başladım. Bu benim evimin adresiydi elbette nerede olduğunu biliyordum. Sonra kafama dank eden düşünceyle gülmek için kasılan kaslarımı gevşettim. Karşımda duran kişi büyük bir ihtimalle deli olduğumu düşünüyordu. Ayrıca bu adam neden benim evimin adresini soruyordu?

"Bu benim evimin adresi. Neden arıyorsun?"

Siyahlar içindeki adamın yüzündeki sert ifade biraz da olsa yumuşamıştı. Az önceki ciddi bakan gözler yerini meraklı gözlere bırakmıştı.

"O halde sen Darcy olmalısın?"

Kimdi bu adam? Adımı nereden biliyordu.? Ben bile yeni öğrenmişken. Hem beni neden arıyordu? Ne istiyordu benden?

Ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kafamı evet anlamlında salladım.

"Darcy. Sonunda seni buldum. Benimle gelmelisin."

Ne diyordu bu adam? Küçüklüğümden beri yabancı kişilerle konuşmamam gerektiği konusunda uyarılmıştım. Şimdi tanımadığım birinin onunla gelmemi istemesi kulağa o kadar saçma geliyordu ki. Gerçekten korkmaya başlamıştım.

"Ne saçmalıyorsun sen? Beni neden arıyordun ki?"

"Benimle gelirsen her şeyi anlayacaksın. Sadece birkaç saat tamam mı? Söz veriyorum istediğin an polisi arayabilirsin."

"Hayır gelmiyorum."

"Ailenle ilgili gerçekleri merak etmiyor musun? Ya da kendinle ilgili olanları?"

Ailemle ilgili bir şeyler mi biliyordu? Yoksa sadece beni mi kandırıyordu?

"Gelmeyeceğim."

"Lütfen."

Sihirli kelimeyi söylemişti "Lütfen" bu kelimeyi duyduğum zaman neden hayır diyemiyordum ki?. Ama bu sefer hayır demeliydim. Onunla gitmem ne kadar doğru olabilirdi? Nereye gideceğimi bile bilmiyordum.

"Stanley'nin kim olduğunu merak etmiyor musun?"

Stanley'i tanıyor muydu? Onun hakkındaki her şeyi merak ediyordum. O kimdi gerçekten? Beni 16 yıldır takip eden kişiden başka kimdi? Rüyalarıma giren kişi olmaktan başka kimdi? Donuk mavi gözlerden mi ibaretti sadece? Düşüncelerim ve dudaklarım birbiriyle zıtlaşırken benim cevabım gayet netti.

"Hayır."

Klasik bir Amerikan filminde böyle bir sahnede kız çoktan arabaya binmiş nereye gideceğini sorup duruyor olurdu. Ben bir filmin içinde değildim. Ve hayat da tozpembe değildi. Biraz önce karşımda duran kahverengi gözler çoktan arabasına binmişti. Aslında kötü biri gibi durmuyordu. Ama onu reddetmemi söyleyen içimden bir sesti.

DARCYWhere stories live. Discover now