31.Bölüm

1.6K 44 1
                                    

Demir'le kahvaltı yaptıktan sonra Demir askeriyeye gitmişti bende Yiğit'le buluşacaktım saat yaklaşıyordu yanımdaki çikolataya bakıp gülümsemiştim barışmamız için bu yeterli oluyordu mor çiçekleri olan ağacı gördüğümde yüzüm kendiliğinden aydınlanıyordu  çikolatayı alıp cebime koydum ve arabadan indim çiçeklerle süslü olan arsanın içine girdiğimde yiğiti fark etmiştim hemen ona doğru gidip kollarımı ona doladım oda bana sarılıp kafama minik bir öpücük bıraktı benden ayrılıp
"Gel oturalım şuraya"
Kafa sallayıp oturduğumuzde cebimdeki çikolatayı çıkarıp ona uzattım
"Özür dilerim"
Elimdeki çikolatayı alıp kaçamadan kafamı kolunun altını sakıştırıp bozmaya başladı kurtulmaya çalıştığımda en sonunda bırakmıştı
"Saçımı bozdun"
"Bozarım birkere sus"
"O kadar uğraşmıştım"
"Uğraş"
"Affetmedin mi beni hem çikolatada aldım"
"Affetmeme gibi bir şansım mı var"
"Hayır beni birkere başına bela ettin"
"Gayet memnunum ama bu beladan"
"Emin misin"
"O kadarda değil"
Koluna birtane yapıştırdığımda ciddileşip
"Anlatmaya başla bakalım"
"Nerden"
"En başından

DEMİR'DEN
Askeriyeden içeri girdiğimde benim timimden birini çağırıp
"O oruspu çocugu nerde"
"Odada abi"
"İyi"
Sert ve hızlı adımlarla odaya doğru gitmeye başladım arkamdanda Mert geliyordu odaya girdiğimde adam irkilmişti bir eli kelepçeli olduğu için kaçamıyordu karşısına geçip
"Tanışma vakti geldi ha ne dersin"
"Gölge"
"Ta kendisi"
Dememle elmacık kemiğine yumruğumun inmesi bir olmuştu ve acıyla bağırışına sırıtıp
"Ama beni üzüyorsun daha birşey bile yapmadım"
"Benim bir suçum yok
"Ben gelmeseydim napacaktın ona"
"Hiçbir hiçbirşey yapmayacaktım"
"Emin misin ama onun kolunu tutup çekiştirdin"
Sesli bir yutkunuş ve olacakların farkına varma yine aynı yere yumruğumu indirmemle çıtırtı sesi gelmişti
"Hangi kolunla tutup çekiştirmeye çalışmıştın"
Cevap alamayınca
"İkisini birden kırmamı istiyorsun tamam"
Şaka yapmadığımı fark edince titresede
"Sağ sağ"
Sağ elini sertçe büktüğümde elini kurtarmaya çalışıyordu ama nafile sertçe bükerek bastırdığımda çıtırtı seslerini duymuş olmak beni rahatlatmıştı
"Mert sencede kemik kırma sesi rahatlatıcı değil mi"
"Çok rahatlatıcı komutanım"
"Madem sende rahatlıyorsun biz şu erkek oruspusunun diğer elinide kıralım ne dersin"
"Kıralım komutanım"
Adam sağ elinin acısına rağmen acele acele konuşmaya başladı
"Hangi elimle tuttuğumu söylersem sadece birisini kıracağını söyledin"
"Öyle birşey söylediğimi hatırlamıyorum sen hatırlıyormusun Mert"
"Hayır komutanım"
"Bak oda hatırlamıyormuş"
"Ama"
"Sol bileğini çöz şunun"
Mert hemen cebinden anahtarı çıkarıp elini çözdüğünde adam direk kapıya doğru koşup kapıya sol eliyle vurmaya başladı ve yardım edin bağırışları
"Ama olmuyor böyle daha yeni başladık "
Birazdaha yardım et bağırışları
"Burdan kimse seni çıkaramaz ümitlenme sen benim kadınıma dokunmayı düşündüğün anda intihar etmen lazımdı gölge sence seni sağ bırakırmı"
Ona doğru yürüyüp kolundan tuttuğum gibi yere yapıştırdım ona doğru ilerleyince yerden sürünerek kaçmaya çalıştı
"Seni nazikce uyarıyorum ya şimdi kalkarsın o sandalyeye oturursun yada ben senin yanlışlıkla ayaklarını kırarak ottururum"
Sol elinden destek alarak ayağa kalktı ve sandalyeye oturdu elime sol bileğini alıp onuda sertçe büküp bastırdığımda çıtırtı sesleri sonrasını hatırlamıyordum en son yüzü görünmemeye başlayınca Mert yanıma gelip
"Komutanım rahatsız ediyorum ama bu piç daha sorguya alınacak o yüzden dursanız iyi olur konuşmadan ölmesini istemeyiz"
Kafa sallayıp odadan çıktığımda herkes sessizlesmişti onları umursamayıp bahçeye inmeye başladım askerlerin antrenman zamanı gelmişti kafamı çevirdiğimde Balım'ın time yeni gelen askerle tartıştığını gördüm kaşlarım çatılmıştı onlara doğru gitmeye başlayınca ikiside beni fark etmişti
"Noluyor burda"
Balım direk yanıma gelip bana sarılmıştı"
Serkan asker selamı verip
"Komutanım bu kadın gelmiş sizin sevgiliniz olduğunu söylüyor tabiki bende inanırmıyım hayır sabahtan beri başımda bağırıyor"
Bana sarılan Balım'a bakıp kolunu çekecektiki
"Serkan ona dokunan parmağını kırarım"
"Ne dedim ben sana sevgilimmiş demi"
"Komutanım"
"Efendim Serkan"
"O sizin gerçekten sevgiliniz miydi"
"Evet Serkan"
"Yani ben an olarak sıçtım"
"Doğru tahmin"
"Bak noldu oh oh sevgilsiymişim değil mi bekle sen bekle"
"Yengem benim biz unutsak olanları"
"Unutturmuyum beni ciddiye bile almadın koskoca Demir komutanım sizin sevgiliniz mi güldürmeyin beni dedin sayayım mı"
Hızla ona dönüp
"Öyle mi dedin"
"Yok öyle birşey Komutanım kuru iftira sus kız yalancı"
Balım bana sırnaşıp
"Bak bana yalancı diyor"
Serkan ağzını açacakken
"Serkan sus koçum yeni rahatladım sus"
"Tamam komutanım sustum vallahi birdaha konuşmam siz ne derseniz o"
"Serkan"
"Tamam komutanım gerçekten sustum"
İçimden sabır çekip
"Yavrum sen otur ben askerlere bakıp geleyim"
"Birlikte bakalım ben burayı merak ettiğim için geldim zaten"
"Yürü bakalım"

BALIM'DAN

Alana doğru ilerlediğimizde Serkan da arkamızdan geliyordu kafamı arkaya çevirip dil çıkardığımda oda bana çıkarmıştı oh oh yaptığımda yüzünü buruşturup önüne dönmüştü alana  vardığımızda 20'ye yakın iri yarı askeri gördüğümde Demir'in arkasına saklanmıştım Demir'i gördüklerinde hepsi asker selamı vermişti serkan arkamızdan çıkıp diğer askerlerin yanına geçtiğinde içlerinden biri
"Komutanım arkanızda biri var"
"Yok"
"Ama"
"Yok dedim asker"
Demir'in omuzunun üstünden kafamı çıkardığımda herkesin bana baktığını fark edip geri yerime sinmiştim
"Makyaj güzeli"
"Efendim"
"Çık arkamdan"
"Olmaz"
"Çık dedim"
"Demir"
Arkasını dönüp beni kollarımdan tuttuğu gibi önüne koymuştu çırpınsamda önündeydim askerlere dönüp
"Selam"
Hepsi birbirine bakmıştı  kimse sesini çıkarmadığında Demir
"Günaydın asker"
Aynı anda bağırarak
"Saol"
"Alana geç bekle"
Hepsi ileri doğru yürümeye başlayınca hemen konuşmaya başladım
"Napacaklar alanda"
"Koşacaklar"
"Sendemi koşacaksın"
"Evet"
"Bende koşucam o zaman"
"50 tur tüm bahçe"
Gözüm korksada
"Evet"
Dedim Demir'in gözleri kıyafetime kaydı
"Bu kıyafetlerlemi"
Gözlerim eteğime kaydı
"Şeyy"
"Kesinlikle dolabını elden geçirmem lazım"
"Öyle birşey yapmayacaksın"
"He he"
"Demir"
"Ne hadi yürü sana birşeyler bulalım"
Askeriyeye girdiğimizde bir kız askeri bulup bana kıyafet ayarlamasını söylemişti ve şuan kıyafet odasına doğru gidiyorduk içeri girince elimi uzatıp
"Ben Balım"
Elimi sıkıp
"Ecem"
"Askersin demi sende"
Gururla
"Evet"
Dedi
"Hadi bakalım sana uygun bir kıyafet bulmaya çalışalım ayak numaran"
"37 beden-"
"Ona gerek yok"
Kıyafetler arasında en küçüğünü çıkarıp bana verdiğinde
"Bunun daha küçük bedeni yok mu"
"Malesef buraya gelen herkes birazda olsa iri olduğu için hep bu ölçüde var uymayanlar kendine ayrı diktiriyor sıkarız belini boşver"
"Tamam o zaman"
Bana gülümseyip çıktığında hemen giyinmeye başladım aynanın karşısına geçip belini iyice sıktım hayla bol olsada idare ederdi kapıyı açtığımda Ecem kapıda bekliyordu bana gülümseyip
"Seni Demir komutana teslim edeyim artık"
Kafa sallayıp yürümeye başladık aklıma takılan şeyle eceme dönüp
"Ecem sana birşey sorucam"
"Tabi"
"Bugün buraya bir teröristi getirdiler mi"
"Fazlaca geliyor buraya"
"Peki Demir komutanın özel olarak ilgilendiği varmıydı"
"Sen onu diyorsun evet terörist olmasa ben bile acırdım"
"Niyeki"
"En son duyduğumde kemik sesleri ve acı dolu çığlıklar geliyordu"
"O kadar mı kötü"
"Evet Demir komutanımın sevgilisini kaçırmaya çalışmış vay onun haline"
"O kadar mı kötü durum"
Kafa salladığınds
"O sevgili ben oluyorum kayliba"
Hızla bana dönüp
"Ciddimisin"
"Çok ciddiyim"
"O yüzden kıyafet filan işin zor o zaman"
"Niye"
"Demir komutanımın çok zor biridir"
"Biliyorum bende çok çektim"
Kapıya geldiğimizde
"Sonra yine konuşuruz"
Dediğinde gülümseyip kafa salladım
Arkamı dönüp bahçeye seke seke inmeye başladım ve birine çarpmamla yere yapışmıştım kafamı kaldırdığımda karşımdaki kişi

___________________________________________

1060 kelime
(Lütfen oy vermeyi unutmayın)
___________________________________________

KOMUTANIM Where stories live. Discover now