She's running out

566 69 260
                                    

İsagi'nin annesiyle ve kendisiyle yüzleştiği o geceden sonra özgüveni bir gecede düzelmese de en azından oraya merhem sürülmüştü. Yaranın kapanması zaman alacaktı yeri geldiğinde tekrardan kanayacaktı belki ama sürebileceği bir merheminin olduğunu bilmek güzeldi.

"Yoichim sana ne oldu bilmiyorum ama sana bir canlılık gelmiş. Bu günlerde ayrı bir parlıyorsun."

İsagi, Bachira'nın sözlerine sırıtarak karşılık verdi. Özgüven denen şey bu kadar fark ettiriyordu demek. Kendinden tam anlamıyla emin olmak daha doğrusu emin olmaya çalışmak zordu ama ruhunda açmaya başlayan filiz için değerdi.

Sipariş verdiği kahveleri alıp Bachira'yla beraber sınıfa gittiklerinde sınıf başkanı Reo, Chigiri ve Nagi cam kenarında kendi aralarında sohbet ediyordu. Daha doğrusu Nagi uyukluyor Reo ile Chigiri kendi aralarında hararetli bir sohbet ediyordu. Onların aksine sessiz duran ve kitap okuyan birisi İsagi'nin daha çok dikkatini çekti.

Rin.

Başından beri İsagi'nin dikkatini çekiyordu ama son günlerde onu tanıdıkça bu arttı. Bu nedenle Rin'in masasına şekersiz ve sütsüz filtre kahveyi bırakırken ağzını aralayıp ilk ona "Günaydın." dedi. Rin, İsagi'nin sesiyle gözlerini dışı simsiyah olan kitabından çekti ve masada duran kahvesine bakış atmadan önce İsagi'nin gözlerinin içine bakarak "Günaydın." diye karşılık verdi.

Rin'in etrafında bu defa turunculuk yoktu.

Artık şaşırmıyordu.

İsagi son günlerde kendisine kahve alırken Rin'e de kahve almıştı. Rin başta bu konuya büyük bir şaşkınlıkla karşılık vermiş, bu şaşkınlığı geçene kadar İsagi'ye "Bu ne anlama geliyor?" diye sormuştu. İsagi ise her defasında onu kıkırdayarak "İçimden geldi." diye cevaplamıştı.

Gerçekten de içinden geliyordu çünkü. Rin'le biraz olsun azalttığı mesafeyi daha da azaltmak için samimiyetini göstermek için böyle ufak tefek şeyler yapmaya çalışıyordu kendince.

İsagi, Rin'den sonra Reoların grubuna da günaydın demek için yanlarına uğradığında Bachira'nın da Rin'e "Günaydın Rin-chan! Nasılsın?" dediğini duydu.

Bachira'nın aurası her zamanki gibi parlak bir sarıyken Rin'in aurasının dingin bir mavi - yeşil karışımıydı.

Kendisi gibi Rin'i de değiştiren şey neydi bilmiyordu ama güzel bir değişim olduğu kesindi. İnsan iletişimde hala mesafeli olsa da eskisi kadar sert sınırları yoktu. Hatta kendi tarzında -dışarıdan farklı görünse de- güzel bir nezaketi de vardı. Zaman geçirdiği her anda bir kez daha yapmayı istemesine neden oluyordu bu nezaket.

Rin, tereddüt etmeden kahveyi içtiğinde İsagi güne şimdiden güzel başladığını hissetti. Önceki günlerde ilk yudumdan sonrası gelmemişti. Bu defa Rin'in içtiği kahveyi bulmuştu. Bunun da bir gelişme sağlamasını umdu.

Diğer sınıf arkadaşları da sınıfa doluştuğunda İsagi öğle yemeğini şimdiden iple çekiyordu.

~~

Zaman her ne kadar İsagi'nin heveslerinin aksine yavaş aksa da en sonunda öğle yemeği vakti gelip çattı. Aç olduğu için değildi bu heyecanı. Öğle yemeğine kadar çok fazla acıktığı günler nadir yaşanırdı. Onu bu kadar heyecanlandıracak başka bir nedeni vardı.

"Bu haftanın son fizik dersini bugün işlemeseydik kendimi camdan atmayı planlıyordum. Bu dersi mentalimizin içine iyice sıçmak için mi buldular anlamıyorum ki. Denge merkezi bulacağım diye dengem şaştı be."

Bachira, ağzındaki pirinç kekini çiğnerken fizik dersinin olduğu her gün yaptığı gibi taramalı tüfek gibi lafları saydırıyordu. İsagi arkadaşının dışarıdan fazlasıyla komik görünen haline sırıtarak "Ağzında yemek varken konuşma, soluk boruna kaçarsa o zaman konuşuruz camdan atlamayı." dedi.

elem çiçekleri | rinsagi Where stories live. Discover now