Giriş

741 8 21
                                    

Soğuk bir kış gecesiydi Esma'yı doğduğu topraklardan kopardıklarında. Osmanlı topraklarına lapa lapa kar yağıyordu. Esma dışarıya oynamak için çıkmıştı. Eğlenmek altı yaşındaki bir çocuğun arzulayacağı bir şeydi. Eğlenirken çocuğun gözü önünü görmezdi ve kaybolurdu.

Nere gittiğini anlamadan oynaya oynaya ormanın derinliklerine girdiğinde bir çığlık koparmış fakat kaçamadan da yakalanmıştı köle tacirlerine. Köle tacirleri, iki adamdan oluşuyordu ve limana doğru ilerliyorlardı. At arabaları vardı, köleler yayan ilerliyordu. Çıplak ayakları karı eziyor, ölen ölüyor, yaşayansa satılıyordu. Buna azap diyorlardı. Esma bunu ilk yakalandığında anlamıştı.

Küçücük çocuğun bilmediği bir kelime vardı. O da ölüm. Köle tacirinin birisi hançeri onun boğazına dayadığında kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Tenine değen soğuk hançerin sahibi ona "Bağırırsan öldürürüm." dediğinde öğrenmişti ölümü. Ancak kavrayamamıştı.

Esma kölelerin arasında en küçüğü olarak aileye katılırken kimse onun fikrini sormamıştı. Annesi ve babası onu bekliyordu. Bir tane de küçük kardeşi vardı, yeni doğmuştu. Babası kasabaya gitmişti, annesiyse bebekle ilgileniyordu. Esma ise kendini oyuna kaptırmıştı ve başına gelen en kötü olayı şu an yaşıyordu belki.

At arabasına almıştılar onu. Daha küçük ve dayanıksız olmasından kaynaklıydı belki de. Lakin at arabasının dışarısından çok bir farkı yoktu. Köle tacirleri giydikleri kalın kürkler ve botları sayesinde üşümese de Esma tir tir titriyordu.

Ağlamaya başlamıştı. Annesinin yanına gitmek istediğini söylemişti. Yalvarmıştı. Ailesini özlediğini dile getirmişti.

Cevap ise bir tokat olmuştu.

Ve bu tokatların sonu gelmemişti.

Ölümcül Günahlar Şişesi {+18}Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt