Bölüm 4 ~ Part:1

281 6 12
                                    

Amanın, 300 okura ulaşmak üzereyiz 🤩

Keyifli okumalar dilerim

Dük Nicholson, baharın ortalarında Evans malikanesine gelmişti.

Hope güzel görünmek zorundaydı. Çünkü bugün aile arasında nişan olacaktı. Agnes mütavazi bir nişan yapmsyı önerdiğinde hemen kabul etmişti. Kalabalık bir ortama ihtiyaç duymamışlardı.

Dükün ailesi dışında bir de Leydi Campbell de katılacaktı. Onun dışında Agnes kimseyi davet etmemişti. Hope'un gecedeki o olayın hala etkisinde olduğunu düşünerek Scarlet ile bir süreliğine uzak durma kararı almıştı. Ancak Hope'un artık o olayı sindirdiğini ve evliliğini düşünmeye başladığını bilmiyordu.

Pembe bir elbise giymişti. Kabarık bir eteği vardı ve omuzları açıktı. İçine korse giymişti. Kaç yıldır giyiyordu fakat bedeni o korseyi reddedip duruyordu. O korse, çektiği acıları kat ve kat artırmak için var olmuştu sanki.

"Hazırım." diyerek gergin bir nefes verdi Hope. Heyecanlı ve gergindi. Dükün o soğuk bakışları altında öleceğini düşünüp duruyordu. Elinde sonunda olacaktı aslında.

"Elbette hazırsın." dedi En. Sanki çocuğuymuş gibi duygulanmıştı. Hope ona doğru döndü ve omuzlarını tuttu.

"En... Ağlarsan makyajım akar."

"Evet, doğru diyorsun." diyerek göz yaşlarını sildi En. Hope elini saçlarına götürdü ve birkaç lülenin göğüslerine doğru dökülmesine izin verdi. Normalde göğüs dekolteli elbiseleri tercih etmezdi. Ancak bugüne özel ablası ona bu elbiseyi hediye etmişti.

Kapı çaldı. Birkaç çalıştan sonra Scarlet'in tatlı sesi duyuldu.

"Hope... Hadi gel."

Hope son kez En'e baktı ve gülümsedi. Eğer dük izin verirse hizmetçisini yanına alabilirdi ve ölene dek birlikte yaşayabilirdi. En'in de bunu kabul edeceğini biliyordu.

Kapıya doğru ilerledi. Kulpu indirirken heyecandan kalbi küt küt atıyordu. Dük ve yanında ailesi vardı. Bu gerginliğini iki katına çıkarıyordu.

Kapıyı açtığında Scarlet'in neşeli sırıtışını gördü. Genç kız yutkundu ve ikisi de merdivenlere doğru ilerlemeye başladı.

Hope önde, Scarlet arkasındaydı. İkisi merdivenlerin son basamağını da indiklerinde tüm gözler ona dönmüştü. Cedric, Dük ve Düşes... Üçü de onu değerlendirircesine sürüyordu. Genç kız ablasına baktı. Dimdik duruyordu. Kendine çok güveniyordu ve Hope, biraz olsun onun gibi olmak istemişti.

Titremesine mani olamasa da gizlemek zorundaydı. Elbisesinin eteklerini kavradı ve reverans yaptı. Ardındansa kendisine ayrılan yere -Cedric'in yanına- oturdu. Ona bakamadı. Oturduğu halde ona bakmaktan deli gibi çekiniyordu. Fakat üzerinde bir çift göz hissediyordu. Yutkundu ve dikkatini dük ve düşese verdi.

Aslında düklük ve düşeslikten çıksalar da Cedric'in yanında yaşıyorlardı. Cedric evlendiğindeyse İskoçya'ya gideceklerdi. Böylelikle Nicholson malikanesi yeni düşes ve düke kalacaktı.

Dük Nicholson, Cedric'in babası, ela gözlere sahipti. Bıyıkları yaşlılıktan bembeyazdı, tıpkı saçları gibi. Yüzündeki ve boynundaki kırışıklıklar yılların hatrını veriyordu adeta. İnce bir bedeni vardı ve üzerinde de beyaz bir takım giymişti.

Düşes Nicholson memnuniyetsizdi. Sanki zorla getirilmiş gibi davranıyordu. İnce, zarif bir bedeni vardı. Yüzü gencecik duruyordu. Çok az kırışıklıkları vardı. Gözleri Hope'u süzerken sanki iğrenç bir varlığa bakıyormuş gibiydi. Ta ki Scarlet'in tehditkar bakışlarını görene kadar.

Hope onların bakışmalarındaki manayı çözememişti. Fakat şunu anlayabilmişti: Scarlet oldukça güçlüydü. Ablası belki de onu çıkarı için kullanıyordu veya Scarlet güçlenmeye çalışan bu kontluğu çıkarı için kullanıyordu. Aralarındaki ilişki çok samimi olsa da ablasının dediği gibi burası aslanların çarpıştı bir yerdi. Hiçkimseye güven olmazdı.

✒️

Nişan töreni çok kısa sürmesine karşın Nicholson ailesi kalmaya ve ziyafetin tadını çıkarmaya devam etmişti. Hope heyecanlıydı, elindeki yüzüğe bakıp duruyordu. Tam bir salaktı. Dük'ün onu takip eden adım seslerini duyamayacak kadar sağırdı da.

Genç kız bahçeye çıkmıştı. Korse ve ilk başlardaki o gergin anlar onu boğmuştu. Bahçede temiz bir hava alırsa kendini daha iyi hissedeceğine inanıyordu.

İlmek ilmek işlediği bir emekti. Yalnızca onun değil, ölen kontesin de emeği vardı. Birlikte az uğraşmamışları bu bahçe için. Gözleri doldu. Birdenbire duygulanmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse kontesi çok özlemişti.

"Ağlak bir kadınla mı evleneceğim?"

Hope'un yalnızca gözleri dolmuştu. Yine de elmacık kemiklerine dokundu ve başını düke çevirmişti. Ellerini arkasında birleştirmiş bir şekilde bahçeyi izliyordu. Oldukça ciddiydi ve Hope onun yaydığı soğuk hava nedeniye donuyordu.

"Bahçe güzelmiş."

"Annemle yapmıştık."

"Senin gibi bir minik kadınla evlenmek benim için oldukça zor olacak. Daha gözyaşı torbaların kurumamış."

Hope şaşkınlıkla ona bakıyordu. Ağlak olmayan bir kadın mı istiyordu? Neredeyse imkansız. Agnes bile arada sırada ağlardı. İnsanoğlunun sevinç, üzüntü ve hayalkırıklığı gibi duyguları yaşadıklarında gözleri elbette dolar.

"Herkes ağlar."

"Ben ağlamam."

Genç kız şaşırsa da tepki vermedi. Bu adamla azıcık bile konuşmak onu yormuştu. Tek tük yanıtlar ve nadir kurulan uzun cümleler... Bunların hepsi sıkıcı ve hayattan soğumuş insanların anlaşma şekilleri olsa gerekti.

"Düğünü haftaya aldık. Gelinliğini ben tasarlıyorum?"

"Nasıl?" diye sordu şaşkınlıkla. "Zevkimi nasıl biliyorsunuz siz?"

"Çıkarması kolay olmalı. Ayrıyeten ablan senin ağzını güzelce taramış."

Yanakları kızardı. Belli etmemek için başını sağa çevirse de Dük görmüştü bile. İçten içe zevk almıştı. Birisinin onun laflarına tepki vermesi onu normalde şaşırtmasa da bu kız gibiler genelde onun yanında ağlarlardı. Fakat Hope gergin olsa bile ağlamamıştı. Tabi gözleri dolmuştu ancak bunun sebebini kendisine başlamamıştı, Dük.

"Sevişirken çıkarılması kolay olmalı. Ben sabırsız bir adamım. Biraz da sertim."

"Siz ne diyorsunuz?" Hope daha da şaşırmıştı. O kadar şaşırmıştı ki kızaran yüzüne rağmen düke bakmayı başarabilmişti. Şimdi yüzü pancar gibi kıpkırmızıydı. "Siz kadınlarla..."

Sustu. Cüretkar bir soruydu ve böyle bir soru sormak onu daha da utandıracaktı. Dük ona doğru hafifçe eğildi. Temas yoktu. Birbirlerine dokunmuyorlardı. Öyleyse nasıl oluyordu da birbirlerine dokunuyorlarmış gibi hissediyorlardı? Hope gerildi ama belli etmemeye çalıştı.

"Siz kadınlarla ne?"

Ölümcül Günahlar Şişesi {+18}Where stories live. Discover now