Bölüm 14

187 7 2
                                    

Dünkü şaşkınlıklarından sonra dük eski haline dönmüştü ve artık onu şaşırtacak şeyler yapmıyordu. Birdenbire değişen davranışları, bir gün soğukken diğer gün soğuk olması Hope'un garibine gitse de bunu çok fazla düşünmek istemiyordu. Bunun yerine bugün malikaneye gelecek olan ablasını ve Leydi Campbell'i karşılamak üzere harekete aşağıya indi.

Dük bugün yoktu ve kayınbabasıyla kayınannesi dolaşmak üzere yola çıkmışlardı. Hope koskoca malikanede tüm gün yalnız kalacaktı. Bu yalnızlıktan faydalanarak ablasını hemencecik çağırmıştı. O gelene kadarsa malikaneyi iyice gezmişti.

Her şey oldukça normaldi. Altın rengiyle süslenmiş olan bir oda görmüştü ki hizmetçilerin dediğine göre bu oda düşesinmiş. İzinsiz girdiği için utana sıkıla başka odaya doğru ilerlemişti. Odaya girmeye çalışmış fakat kapı açılmamıştı. Kitliydi. Hizmetçiler dükün çalışma odası olduğunu söylüyorlardı. Kimse -karısı da dahil- giremezdi. Dük öz babasını bile odaya almamıştı hiçbir zaman. Genç kız bu duruma içerlense de sessiz kalmakla yetinmişti. Düke sorsa ya ona çıkışırdı ya da sessiz kalırdı. Her iki halde istediği yanıta ulaşamazdı.

Onları karşılayan hizmetçi karşısında iki kadın gülümseyerek malikaneye girdiler. Leydi Campbell sanki önceden malikaneye gelmiş gibiydi, nitekim Agnes de öyleydi. İkisi de iş için dükün yanına gitmek zorunda kalmışlardı ve dük, bazen onları evinin salonunda ağırlamıştı.

Hope onları görünce yüzü ışıldadı. Çöken bedenine ve doktordan sonra dükün sürekli homurdanmalarını çekmesine rağmen birden kendine gelmişti. Belki de ailesiyle karşılaşmak ona devaydı.

Onlara kocaman sarıldı. Bu dolu özlem karşısında iki kadın da kayıtsız kalmayarak minik Hope'larını kucakladı. Hope onların kolları arasındayken kendini güvende hissediyordu.

Birlikte dolu dolu kucaklaşmayı kesip salona doğru ilerlediler. Kuruldukları kanepenin önünde bir sehba vardı. Sehbada ise kekler, çörekler, pastalar ve türlü türlü tatlılar vardı. Çayları hizmetçiler servis etmek üzere harekete geçerken Leydi Campbell ona muzipçe sırıttı. Genç kız, onu anladığından dolayıdır ki yanakları yandığını hissetmişti.

Hizmetçiler sessizce köşelerine çekildiklerinde ilk konuşan Leydi Campbell oldu.

"Verdiğim çay işe yaradı mı?"

Agnes bilmiyor olmalı ki şaşkınlıkla "Ne çayı?" diye sormuştu. Scarlet kıkırdadı ve durum karşısında cahil kalmış kadına baktı.

"Gerdek çayı."

Hope çayından bir yudum alamadan fincanı hızla sehbaya koymuştu. Eline birkaç damla çay dökülse de acısı onun için dert değildi. Zira utançtan yanıyordu. Sehbanın üzerindeki mendili alıp elini temizlerken "Lütfen öyle söyleme." dedi yalvarırcasına. O gece sergilediği performans için çaya ne kadar teşekkür borçlu olsa da malum gece hakkında konuşmaktan hala utanıyordu.

"Gerdek çayı mı?" Agnes sitemle yanımdaki kadına baktı. "Yine ne işler karıştırdın sen?"

Scarlet eli göğsüne koydu, sanki iftiraya uğramışçasına hayalkırıklığı dolu bir ses çıkarmıştı.

"Sadece minik Hope'umuza yardımcı oldum."

"Bu çay kardeşime zarar vermez değil mi?"

"Hayır, alkolden bile daha yararlı." Scarlet dürüst(!) bir dolandırıcı gibi konuşuyordu. "Hope turp gibi. Ayrıca üç fincanda hemen gebe kalacağının garantisini verebilirim."

Eğer dük azgın olmasaydı bu kadar çok sevişmezlerdi ve işi tek gecede bitirirlerdi. Scarlet bu detayı atlamış olsa da genç kız utancından yanarken bunları söylemek istemiyordu.

"İnanamıyorum sana. Bu tür çayları nerden buluyorsun?"

Agnes'in mırıldamaları görmezlikten gelinmişti.

Birkaç saat boyunca gülüşerek birbirlerine sataşmışlardı. Genç kız ailesiyle birlikte olmaktan memnundu ve açıkçası malikaneye alışamamıştı. Alışamadığı bir yerde yaşamanın gerginliği zaten üzerindeyken ablasının gelmesi ona gerçekten de ilaç gibi gelmişti. Gözleri ışık saçıyordu, yanakları çok gülmekten kızarmıştı ve dudakları heyecanlı bir tebessüme ev sahibi yapıyordu.

Konuşmaların konusu döndü dolaştı ve tekrardan yeni konu buldular. Düğün meselesi üçünün de konuştukları en önemli meseleydi. Ablası Agnes, dükün onunla neden dans etmediğini anlamamıştı.

"Seni öpebildiğine göre dans da edebilirdi."

İki aile de edecekleri dansı da pratik meselesini de umursamamıştı. Çeyiz hazırlama, düğün organizasyonu ve davet meselesine o kadar odaklanmışlardı ki dük ile Hope'un edecekleri dans unutulup gitmişti. Nitekim bu çiftin işine gelmişti. Hope öpülmenin şokundaydı, dükse danstan nefret ederdi.

"Kadınlara nasıl baktığını biliyoruz. Hope'da aşık değil. Dans etmek herhalde ikisi için ölüm gibi olmaz mıydı?"

İki kadın da Scarlet'e hak verdi ve konuşma konusu bir kez daha değişti.

Vakit akşama geldiğinde üçü de şaşkınlıkla güldüler. Saatlerdir, vakit bilmemeksizin konuşmuşlardı. Hope kapının açılma sesini duydu. Ardındansa adım seslerini. Yavaşça ayağa kalkıp salona doğru ilerleyen düke baktı.

Soğuk bakışlarla karşılaştı. Hope kocasını çok tanımasa da onun bakışlarının değiştiğini fark etmişti. Soğuk bakışlarının altında gizlenen bir buhran vardı.

Şaşkınlıktan bir adım dahi atamadı. Dükün bakışlarındaki farklılık bir ilkti ve nasıl davranacağını bilmiyordu. En sonunda konuşmaya başladığındaysa zaten vakit oldukça geçmişti. Dakikalarca bakışmışlardı.

"Hoş geldin."

"Hoş buldum."

Gayriresmi konuşmaları, Agnes ve Scarlet'in gizlice birbirlerine imalı bakışlar atmalarına vesile olmuştu.

"Kontes Evans ve Leydi Campbell, ikiniz de hoş geldiniz."

Dük onları görünce bakışları çok da değişmemişti. Agnes'e bakarken karısına baktığından biraz daha soğuk ve puslu, Scarlet'e bakarken de öfkeliydi bakışları.

"Ben biraz dinleneceğim." diyerek devam etti konuşmasına. "İzninizle."

Habersizce misafir çağırmasına sinirlenmiş olabilir miydi? Elizabeth ile çay partisi düzenlediklerinde dükün bundan haberi vardı lakin bugünkü misafirlerinden bihaberdi. Aslında Hope bu kadar konuşmaya dalmasa akşama kadar misafirleri gitmiş olurdu. Bunu düşündüğünden de kimseye haber vermek istememişti.

İçini kemiren düşüncelerin eşliğinde ablasını ve Scarlet'i yolladı. Ardından dükü rahatsız etmektense rahat bırakma kararı aldı. Yarın onunla mutlaka konuşacaktı.

Ölümcül Günahlar Şişesi {+18}Where stories live. Discover now