Bölüm 10

222 5 0
                                    

"Aileyi iflas etme eşiğine çekti. Sırf düşesin annesi hakkında çıkardığı asılsız dedikodular yüzünden."

Duyduklarından sonra tekrardan sandalyeye oturdu. Karamsar düşünceler zihnini sis misali sarıyordu. Gözleri dalgınca zemine bakıyordu. Dük ateşle çevreleyenmiş bir avcıydı ve tek bir hatayla affetmeyen bir vicdansızdı. Zalimdi. Kötücüldü. Şeytandı. Hope onun hakkında duyduğu bazı haberleri biliyordu. Annesine düşkündü. Düşesin attığı iftiralar neticesinde mi yapmıştı bunu?

Sormak istiyordu. Sormak istiyordu ama dükün yanıt vermeyeceğini biliyordu. Zira bu sabah kendisi hakkında herhangi bir şey dinleyememişti. Scarlet'e karşı büyük bir öfkesi, hatta nefreti vardı fakat nedenini anlatmamıştı. Hope hala ondan çekiniyordu. Bu yüzden nedenini açık açık soramamıştı.

Yavaşça ayağa kalktı. Yapması gereken herhangi bir şey varsa onu yapmalıydı. En azından dikkatini böyle dağıtabilirdi. Dükün mazisi onu ilgilendirmiyordu. Çünkü dük mazinin o ağır kapısını açmıyordu.

"Düşesi bekletmek olmaz." diye mırıldadı kendi kendine. Hizmetçilerin bakışları altında odadan ayrılmış ve yemek salonuna doğru ilerlemişti. Dük ve ailesi sessizlikle kahvaltı yapıyordu. Sessizliğe alışıktı. Ablasıyla ne zaman kahvaltı yapsa sessiz oluyorlardı ve bu Leydi Campbell'in zamanındayken bile geçerliydi. Onun ışıl ışıl enerjisi bile sessizliği bozamıyordu.

Gepgeniş masada bir tek kuş sütü eksikti. Hope dükün yanına oturmadan önce misafirleri selamladı.

Kayınvalidesinin bakışları hayra alamet değildi. En başından beri kıza öyle bakıyordu ve Hope onun bakışlarına alışmıştı. Yüzündeki nazik bir tebessümle ona baktı ve ardından tabağını dolduran hizmetçiyi izledi.

"Buraya alışabildiniz mi?"

Gözlerini tabağından çekti ve eski düke baktı. Aralarında belki de en iyi anlaşabileceği o gibi görünse de aslında bu soruyu öylesine soruyordu. Tasasızdı ve cevabı beklemeye tenezzül bile etmeden yemeğini yiyordu. Hope yine de gülümsedi ve "Daha malikaneyi inceleme fırsatı bulamasam da burayı çok sevdim." dedi. Dükün göz ucuyla ona baktığını görse de istifini bozmamıştı.

Eski Dük Richard Nicholson ve onun eşi Elizabeth Nicholson. Hope onlarla anlaşmakta epey zorlanacağını hissetse de Cedric ile de arası pek sıcak değildi. Geceleri yaşadıkları o anlar dışında birbirlerine dokunmuyorlardı bile.

Düşüncelerinin ardından kızaran yanaklarını gizlemek üzere mendille ağzını siliyormuş gibi yaptı.

"Bir lokma yedin ve doğdun mu?"

Korkudan değil, daha çok dalgınlığından dolayı irkildi ve düke baktı. Onu mu izliyordu? Olabilirdi. Gözlemci bir adamdı ve kendisinin ne düşündüğünü bile ela gözleri kavrayabiliyordu. Mendili yavaşça masaya koydu. Sanki kendisi av, baktığı adamsa avcıydı ve eğer hata yaparsa yakalanacaktı.

"Ağzım batmıştı."

En iyi bahanesi buydu ve dük ne kadar ona inanmasa da işe yaramıştı. İkisi de kendi işlerine dönerken dük ve Richard masadan kalkmışlardı. Hope bir an bile onu yiyecekmiş gibi bakan Elizabeth'ten kurtulabilmek için kocasını uğurlama bahanesiyle ayağa kalktı. Ablasını her zaman uğurlardı ve Agnes bundan hoşlanırdı. Dükün hoşlanacağını düşünmese de şansını denemiş olacaktı.

Kapıya doğru ilerlediler. Hizmetçi kapıyı açarken Hope onlara yetişti ve "İyi işler." diyerek dükün ceketini giydirmek için hareketlenen kahyanın elindeki ceketi nazikçe aldı. Cedric arkasına döndü. Gözlerindeki irdeleyen bakışı umursamayan düşes onun için ceketini tutuyordu. Fazla bekletmeden giydi. Elini beline koydu. Hope'un bakışları değişti, şaşkınlığa döndü. Dük yavaşça onun kulağına eğildi.

"Annem sana düşesin vazifelerini öğretecek. Öğrenene kadar da burada kalacaklar."

Hope başını salladı ve kocasından ayrıldı. Richard'a gülümseyerek "İyi işler." dedi. Bu adama ne diyeceğini bilemiyordu. Bu yüzden "Babacığım." dedi. İki adam şaşkın şaşkın ona bakmaya başladıklarındaysa bunun yanlış olduğunu düşündü. Yanakları utançla kızardı.

"Teşekkürler." diyerek ona gülümseyen Richard ile rahat bir nefes verdi. Hoşlandığı gözlerinden belliydi. Hope artık ona baba diyecekti.

İkisi de ayrıldıklarında içindeki ufacık rahatlama hemen yok olmuştu. Zira yemek salonunda bekleyen bir karabasan vardı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Kahyanın yanından geçip salona doğru ilerlerken tek düşündüğü şey eski düşese nasıl katlanacağıydı.

Ölümcül Günahlar Şişesi {+18}Where stories live. Discover now