Dilfiruz

39 3 33
                                    


Aşk seni yazıyormuş
Bilmeden kaderime kazıyormuş
Hep seni çiziyormuş sayfalarca
Sen gelmeden sevmeden


🗝

"Komutanım biraz sakin mi olsanız?"

"Duyamadım atmaca?" Direksiyonu iyice kavrayıp ona döndüm. "Çok mu yavaşım?" Gaza iyice yüklendim. "Böyle iyi mi?"

"Çok iyi komutanım." Dedi ve kapıyı sıkıca tutmaya başladı. "Ben zaten çok severim böyle adrenalin falan.."

Sabır çekip önüme döndüm. Uzunların aydınlattığı ormanda son sürat ilerliyorduk. Bu yoldan nefret ediyordum. O sabahı hatırlatması canımı fena halde sıkıyordu.

"Komutanım sağdan," Dedi kaplan. Başımı sallayıp sola döndüm. "A-a tabii."

Yolu uzattığımın elbette farkındayım. Sadece kendime biraz daha süre tanıyordum. Onun araması için kendime süre tanıyordum.

Karagaha yaklaştığım her saniye sinirden kırılıyordum. Niye bu kadar inatçıydı?! İnadıma mı yapıyordu?

Mesafe tükendiği sırada bir telefonun sesi arabayı esir aldı. Askeriyenin kapısında ani frenimle birlikte elim cebime gitti. Benimle birlikte atmacanın da eli telefonuna gitmişti.

Çalan telefon benim değildi. Atmaca nedenini anlamadığım bir şekilde gülümsedi ve çağrıyı cevapladı. Telefonu elinde açık bir şekilde bırakıp hoparlöre aldı. Ekrana kayan bakışlarım yumruğumu sıkmama neden oldu.

'Zalim yenge'

Şifam, beni değil atmacayı mı arıyordu? Bana neden böyle yapıyordu??

"Alo atmaca?" Diye fısıldadı. "İnşallah teksindir. Çünkü seninle çok ama çok önemli bir iş birliği yapmamız lazım." Dedi ve derin bir nefes aldı.

Sesini duymak istemiyor muydum? Bu iyi bir şey sayılmaz mıydı? Hayır sanırım sayılmazdı. Sonuçta benim sesimi bile duymak istemiyor ki atmacayı arıyor!

"Buyur yenge müsait sayılırım." Bu dediği yalan sayılır mıydı? Tekim demedi veya yanımda birileri var demedi. Ama onu kandırmış sayılıyordu.

"Ya şimdi siz bir anda çıkıp gittiniz ya.. İlker söyledi sanırım göreve gidiyormuşsunuz." Birkaç cızırtı geldi. "Bu görev çok mu tehlikeli? Sağ salim dönersiniz değil mi? Ama hepiniz!" Sıkıntıyla nefes verdi. "Benim içime kurt düştü o yüzden aradım." Dedi.

"Yani kime göre zor kime göre kolay. Ama merak etme yenge kimseye bir şey olmaz. Önemli iş birliği tam olarak ne?"

"Hee o mu? Şey ya," boğazını temizledi. "Bu senin komutan varya, hani ayıya benzeyen komutanın. Böyle ten renginden tut boyuna kadar ayıya benzeyen komutanın!" Yüzüm bir an gevşemeye başladı.

Atmaca bana döndügü sırada yavaşça süzmeye başladı. "Hee bizim Barlas komutan. Tanıdım, tanıdım. Eee?" Hayır, bir şey yapmayacağım. Bunu telefon kapandıktan sonra yapacaktım.

"He o ayı komutanınla benim aram biraz ama böyle birazcıcık.. tuz tanesi kadarcık bozuk." Kederli bir şekilde iç çekti. "Eğer yapabilirsen onun ağzını bir yoklayı versene. Böyle şey benim hakkımda biraz sorular sor. Tepkilerini iyice kontrol et ama! Sonra gel bana-"

Gelen kapı sesiyle birlikte cümlesi kesilmişti. "Alya? Tek başına ne yapıyorsun burada?" Gökçe'nin şaşkın sesi kısık olsa da bize gelmişti.

Şanlı Komutan Where stories live. Discover now