Görev

42 3 23
                                    

🎀

Anılarım sadece bir fotoğraftan ibaret olmamalıydı. Hafızam onları yeterince kaydetmeliydi. Geçmişte yaşadığım güzel ya da kötü anları her daim hatırlamam lazımdı. Ben ise sadece babamla geçirdiğim zamanları hatırlıyordum.

İçimdeki derin yaradan başka hiç bir şey yoktu. Küçük kızın yaşadığı acılar sadece babasıyla olan anılarıydı. Bu yüzdendir geleceğe bıraktığı tek mirası, geçmişte içinde ukde kalan baba sevgisi. Ya da direkt sevgisizliği mi demeliydim?

Oysa bana sevgiyi tattıran kişi anılarımın içinde kaybolmuştu. Bana aydınlığı gösteren karanlıkta boğulmuştu. Benim aydınlığım karanlığın ta kendisiydi.

Keşke fotoğrafların da sesi olsaydı. Belki o zaman gerçek gülüşmeleri duyabilir, gerçek sevgiyi hatırlayabilirdim. Ama ben yalan dünyamda kurduğum saçma senaryolara, hayallere kapılmıştım.

Artık yalan sözlerimde değil bedenimde dolanmaya başlamıştı.

Yalan sadece karşı taraftaki insanı kandırmak veya bir şeye inandırmak değildi. Tam tersine kendini kandırmaktı. İnsan söylediği yalanlarla sadece kendini kandırabilirdi.

Karşı taraf sadece size güvenme eylemini oynardı. Yani bu oyunda aptal olan siz oluyorsunuz. Kırılan karşı taraf ise sizden kurtulmuş oluyor.

İşte tam olarak ben 13 yıldır kendimi kandırıyordum. 23 yılım ise inanmakla geçti. Babamın beni sevdiğine dair düşüncelerime inanmakla.

Şimdi ise elimde tuttuğum fotoğraf parçasının beni nelere inandırdığına yanıyordum.

Bu fotoğraftaki adam hiç bir zaman babam değildi. Bu fotoğraftaki bebek hiç bir zaman baba sevgisini hissedemeyecekti.

Bir kez olsun babama inanmak istemiştim. Ama o beni yine kandırdı. Beni sevdiğine inanmam sadece birkaç gün sürmüştü. Sonu yine hüsranla bitmişti.

Beni yine kandırmıştı. Beni yalanına yine inandırmıştı. Ben yine ve yine ona güvenmiştim. Hem de boş yere.

"Alya, bu sefer senden özür dilemiyorum. Çünkü bunları bilmeni istedim. Canının yanacağını bile bile istedim. Bu saatten sonra beni silebilirsin, istemeyebilirsin hatta ve hatta gidebilirsin de." Dizlerim üstüne bir fotoğraf daha koydu. "Ama bizi bir daha unutamazsın!"

Fotoğrafta üç kişi vardı. Olayların baş karakteri ben, Vedat abi ve oğlu Barlas. Diğer gösterdiği fotoğraflardan bir farkı yoktu. Yine mutluydum. Çünkü yanımda hep Vedat abi vardı. Belki tek fark yanımızda değişen kişilerdi. Bu sefer Barlas vardı.

"Bir şey demeyecek misin?" Diye hüzünle sordu.

Dizlerimin üstündeki fotoğrafı alıp gülümsedim. "Geçen sosyal medyada dolaşırken gördüm. Böyle askerler evli olduğu halde başkalarıyla flörtleşiyormuş." Başımı kaldırıp ona baktım. "Sizin askeriyede de böyle kişiler var mı?"

Önce kaşları çatıldı. Sonra dudakları şaşkınlıkla aralandı. "Ne?"

3 Gün Önce

🗝

"Bak Barlas, kendimde değildim. O gün çok korkmuştum-"

"Ben bu tür saçmalıkları dinlemeye gelmedim. Madem psikolojik durumun bu tür şeylere yetmiyordu muhbir olmasaydın." Dedim. Ayağa kalkıp onun tarafına ilerledim. Bakışlarını asla kaçırmadan beni izliyordu. "Şimdi bana gerçekleri anlat." Yanına gittiğimde elim çenesine gitti. Başını hafifçe kaldırıp gözlerimin içine bakması için zorladım. "Gözlerini kaçırmadan, tedirgin olmadan düpedüz anlat." Çenesini hafifçe okşmaya başladım. Yüzüne gelen saç tutamlarını nazikçe kulağının arkasına sıkıştırdım. Tekrar gözlerine baktığımda parladığını gördüm. "Beril?"

Şanlı Komutan Où les histoires vivent. Découvrez maintenant