Sen Ağlama

646 33 14
                                    

Ne kadar ağladım omzunda bilmiyordum. Yüzüne bakmaya utanıyordum. Daha tanışalı saatler olmuş birinin omzunda ağlayarak en zayıf anımı göstermiştim. Bundan rahatsız olmam gerekirken içimde ki garip rahatlama hissine anlam veremiyordum. Ne oluyordu bana? İlk defa kendimi anlamıyordum. Oysa ki anlaşılmayan olurdum ben hep. Yavaşça kaldırdım kafamı omzundan. Gözlerinin içine bakmak istedim ama göreceğim duygulardan korktum. Bana acımasından ya da ciddiye almamasından. Benim kafamın içinde yüzen düşünceleri Vargas elinin tersiyle itmişti. Yavaşça kafamı kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı. Akan gözyaşlarım daha kurumamıştı bile. Ellerimi gözlerimi silmek için kaldırdığımda benden önce davranarak silmişti her bir gözyaşımı. O kadar dikkatli yapıyordu ki bunu sanki değerli bir eşyası kırılacak gibi. Şaşkınlıkta eklenmişti karmakarışık duygularıma. Hiç bir şey demeden bu sefer o yaslamıştı beni omzuna. Tepki verme yetimi kaybetmiş gibiydim. Yaklaşık 10 dakika da bu şekilde durduktan sonra konuşma kararı almıştım.

- Sormayacak mısın ?

- Anlatmak istersen dinlerim ama anlatmak istemezsen sormayacağım. 

Anlayışı beni afallatmıştı. İnce düşüncesi çok tatlıydı. Şahsen ben sorardım. Israr etmezdim ama sorardım. Ama o direkt benim sınırlarıma saygı duyup izin almadan girmeyeceğini belli etmişti. Ya da belki de merak dahi etmemişti. İyi biri olduğunu duymuştum. O da iyi birinin yapacağı şeyi yapmıştı. 

-Bu arada merak etmeyip, ilgilenmediğimi sanma. Sadece insan bazen susmak ister.

Aklımı mı okuyordu? Yoksa sesli mi düşünüyordum? Ne yapıyordu bilmiyorum ama iyi ki yapıyordu. İstemsizce konuşmaya başlamıştım. 

-''İnsan bazen sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki'' 

-George Orwell diyorsun yani demişti. Sesinin tınısında gülümse vardı. Bende burukça gülümseyerek cevap verdim.

-Hissettiklerim için en uygun sözün bu olduğunu düşünmüştüm.

-Anlamama izin verirsen ben anlarım seni Ebrar. Samimiyetime inanabilir misin bilmiyorum. Daha yeni tanıştık ama ben gözlerinin içindeki o kırgınlığı anlıyorum. Gerçekten.

-Çünkü sende yaşadın demiştim. Boşboğazımı tutamayıp mahvetmiştim. Dilimi gerçekten kesmek istiyorum. O, senin yanında olurum dedi sen gel benim derdime ortak ol demedi.

-O kadar belli mi?

-Şey kusura bakma. Burnumu sokmak istemezdim. 

-Hayır. Önemli değil. Sadece iyi sakladığımı düşünmüştüm.

-İyi saklıyorsun zaten Vargas. Ama senin de gözlerindeki kırgınlık bana tanıdık. Oradan anladım.

Susmuştuk. Diyecek bir söz bulamadığımızdan mıdır diyecek bir şey olmadığından mıdır bilinmez. Artık içeri gitmemiz gerekiyordu ama ben onun yanından kalkmak istemiyordum. Onun yanında olmak iyi gelmişti işte. Duygulardan kaçılmazdı. Kendime yalan söyleyemezdim ama bunu üzülmemek için ileride iyi arkadaş olacağımıza yordum. 

-Artık içeri geçmeliyiz. Bizimkiler kim bilir ne haldedir. Onaylayıp kalkmıştı. Kalkmam için bana da elini uzatmıştı. Gözlerinde tedirginlik gördüğümü sandım ama anlam veremedim. Elini tutup kalktım. Elimi bırakmadan arkasını dönmüştü.

- Vargas.

Elimi dönerken bıraktı. Bırakmasın istemiştim. Elleri güzeldi ondan. Efendim dermişçesine bakıyordu gözlerime.

-Teşekkür ederim. Beni anlamak istediğin için. Ne kadar iyi geldiğini tahmin edemezsin. Gerçekten teşekkürler.

Bunları söylerken bu gecenin en gerçek gülümsemesi vardı dudaklarımda. Gözleri bir iki saniyeliğine dudaklarımı inmiş gibi hissettim. Kafamda kurmamam gerektiğini kendime hatırlattım.

FİRENơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ