SENİ DERT ETMELER (ÖZEL BÖLÜM)

271 23 0
                                    


Yıllar çabuk yitip giden bir şeydi. Bu kadar hızlı akan bir zaman varken önemli olan tek şey vardır. Bu zamanı kiminle harcadığınız. Ebrar ve Mile en güzel anlarını birbiriyle harcamamış, paylaşmıştı. Evleneli tam 14 yıl olmuştu. İkisi de hala deli gibi birbirini seviyordu. Sevmekten asla vazgeçmemişlerdi. Tabi ki arada kavga etmişler, birbirlerine nazlanmışlardı. E bunlar da tabi ki her ilişkinin tuzu biberiydi. Asla büyümemişlerdi. Ruhları hala deli doluydu. En az kendileri kadar deli dolu olan 2 tane de çocukları vardı. Her gün olduğu gibi Ebrar ve Mile mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Ergenliğin tam ortasında olan çocukları da kavga ediyordu. Alışmışlardı artık. Kavga etmezlerse bir sıkıntı var gibi geliyordu onlara. Mile kollarını Ebrar'ın beline sarmış, kokusunu içine çekip yanağına öpücük kondurduktan sonra kulağına çocuklara bakıp geleceğini fısıldamıştı. Ebrar gülerek eşini onaylamış kahvaltı hazırlamaya devam etmişti. Mile ciddi anne moduna geçip çocukların yanına varmıştı bile.

- Çocuklar gerçekten derdiniz ne? Her sabah böyle kavgayla mı başlayacağız güne?

-Ya anne gerçekten bu sefer ben haklıyım.

-Bücür susar mısın ben mi susturayım?

-Senden kısa olmam senden küçük olduğum anlamına gelmiyor. Ay olarak büyüğüm senden canım. Abla demen lazım bana.

-Sadece 1 ay bücür.

-Yani. Hala ablanım.

- Hayal , Umut. Bebeklerim bir kere de konuşarak anlaşsanız ne olur hım?

- Sence öyle bir şey mümkün mü anne? Bu bücür hep söyleniyor.

Hayal, Umut' dil çıkarınca Umut onu kovalamaya o da kaçmaya başlamıştı. Mile ikisi ile başa çıkamayacağını anladığından eşinin yanına dönmüştü. Kahvaltı hazır olunca çocukları çağırmışlardı. Umut'un kolu Hayal'in omuzunda saçları ile uğraşıyordu. Hayal saçlarına dokunulmasından nefret ederdi ancak bir Umut'a ses etmezdi. Aynı kandan değillerdi belki ama hayat onları bir şekilde karşılaştırmış ve kardeş yapmıştı. Ancak bu sefer ki kavgaları anlaşılan bir tık daha ciddiydi. Sessiz bir kahvaltı demek onlar için sıkıntı var demekti. Umut kahvaltıdan sonra direkt kalkmış odasına geçmişti. Ebrar daha fazla dayanamayarak olaya dahil olmuştu.

-Hayal, problem ne tatlım?

-Bilmiyorum anne.

-Hayall.

-Anne gerçekten bilmiyorum. Bende onu öğrenmek istiyorum. Bu aralar çok sessiz, çok dalgın. Bir şeyi var ancak söylemiyor. Okulda da soyutladı kendini. Soruyorum, bir şeyim yok diyor ama var. Biliyorum. 

-Tamam o zaman şöyle yapıyoruz. Bir de ben konuşmayı deneyeyim. Sizde burayı toplayın. Ve kapı dinlemeyin. Tamam.

Ebrar onaylarını almasına rağmen birazdan kapı dinlemeye geleceklerini biliyordu. Ancak şuan oğlunu düşünüyordu. O da fark etmişti ancak gözlemliyordu ve onun kendisini açmasını sağlamaya çalışıyordu. Ancak ketum bir oğlu vardı. E o zaman iş başa düşmüştü. Kapısını tıklatıp gel sesini duyan Ebrar yavaşça kafasını göstermişti.

-Davetsiz misafiriniz var kabul ediyor musunuz efendim?

-Anne, tabi ki gel.

-Gelicem zaten eşek sıpası sana mı sorucam bir de?

Oğlu gülümseyip tamamen toparlanmıştı. Ebrar karşısına oturmuş ve biricik oğlunun gözlerinin içine bakmaya başlamıştı. Bu onun yıllardır değişmeyen konuşturma taktiğiydi.

-Anne neden öyle bakıyorsun?

-Nasıl?

-Dik dik.

-Sadece derdinin ne olduğunu öğrenmek istiyorum.,

-Bir derdim olduğunu nerden çıkardın? Ah tabi ya bücür.

-Hayal bir şeyler çıtlattı ama o çıtlatmadan önce de ben fark ettim zaten. Kendin gelip anlatırsın diye bekledim ancak gelmedin. O yüzden dökül bakalım.

-Yanlış yorumlamışsınız. Bir şeyim yok.

-Yavrum oradan bakınca salağa mı benziyorum?

-Hayır tabi ki anne o nasıl söz.

-Eee o zaman? Yakışıklı oğlum benim anlat o zaman. Anlatmadıkça daha çok batacaksın o düşüncelere.

Umut kafasını yere eğmiş, gözleri annesi hariç her yere değecek şekilde gezdirmeye başlamıştı. Biraz sessizlikten sonra açmıştı ağzını.

-Anne, beni seviyorsunuz dimi?

-Tabi ki de oğlum. O nasıl soru öyle?

-Ne olursa olsun sevecek misiniz?

-Oğlum sana yanlış hissedeceğin şeyler mi yaptık nasıl sorular bunlar?

-Sadece cevap ver anne, lütfen.

-Tabi ki ne olursa olsun seni seveceğiz. Sen bizim oğlumuz, evladımız, canımızsın. 

-Öz evladınız değilim ama.

-Kan bağına gerek yok ki. Sen de kardeşinde benim kalbimin her bir yarısınız.

-Gerçekten mi?

-Gerçekten ya. Sana bunu düşündüren ne peki bebeğim?

-Anne, ben. Ben kızlardan hoşlanıyorum. Okulda ki çocuklar, sizin beni bu yüzden sevmeyeceğinizi söyledi. Sizlerden farklı olduğum için. 

-Ne saçma şey bu? Kim kimi sevdiği kişinin cinsiyeti yüzünden sevmeyi bırakır? Canım oğlum, kimi seversen sev, cinsiyeti ne olursa olsun sen bizim oğlumuzsun. Biz seni, sen olduğun için seviyoruz. 

-Peki Hayal. O da böyle düşünür mü? Sizden farklıyım diye beni sevmemezlik yapmaz dimi?

-Hayır tabi ki yapmaz. O seni çok seviyor. Hem belki o da hetero bir bireydir. 2 tane anneniz var diye sizin de yönelimlerinizin bizimki gibi olması gerektiği anlamına gelmez.

-Seni seviyorum anne.

Umut ağlamaklı şekilde annesine sarılmıştı. O sırada içeri Hayal baskın yapar gibi girmişti, Ardın da Mile. Hayal kardeşinin üstüne atlayıp böyle düşündüğü için ona kızmıştı. Mile ve Ebrar da bu boğuşmanın içine girmişti. Kahkahalarını bütün sokak duyuyordu. Sıcacık aile ortamına geri dönmeleri uzun sürmemişti. Ebrar ve Mile bu konuyla ilgili okulla konuşmuşlardı. Ergenliğin içinde olan çocukları için ellerinden geleni yapıyorlardı. Onların en büyük korkusu çocuklar büyüdüğünde ya onları sevmez ve bu durumlarını kabul etmemeleriydi. Ancak öyle bir şey olmamış hatta fazlaca normal karşılamışlardı ki başka bir şey garip gelmişti oğullarına. Ancak sevgi sevgiydi. Ne demiş Lady Gaga''No matter gay, straight, or bi,Lesbian, transgendered life,I'm on the right track baby,I was born to survive.''

Bok gibi geçen vizelerim sonrası eve geldim uzun süre sonra. Dedim bir özel bölüm yazayım. Tam bu şarkıyı dinlerken geldi aklıma. Ve 9 sayısını Ebrar'ın forması dışında hiç de sevmem. 30 a tamamlansın bari efenim iyi okumalarrr.

FİREDove le storie prendono vita. Scoprilo ora