Herkes Gider Mi?

386 25 4
                                    


Ebrar

İşkence.

Günler, saatler işkence olmaya başlamıştı. Ondan uzak olduğum her saniye canımı yakmaya başlayalı uzun süre olmuştu. Şarklılar yazdıracak güzel gülüşünü, şiirler okunacak gözlerini göremiyordum. Neden olmuştu ki böyle? Ben onu o beni kırmasın diye uğraşırken ayrı düşmüştük. Ondan saklanmıyordum ben. Kendimden saklanıyordum aslında ben. Bunu yıllardır yapıyordum ve benim normalim olmuştu. Kısacık süre de öyle işlemişti ki içime şimdi onsuz nasıl yaşanır unutmuştum. Ve ben günlerdir onsuzdum. Keşke beni öptüğü ya da final maçında ki anda kalabilseydik. Keşke en başından anlatsaydım her şeyi. Onu o kızla terasta gördüğümden beri sadece bunlar dolanıyordu kafamda. Güzeldi o. Çok güzel. Başarılıydı. Herkes severdi onu. Onu sevmemek elde değil ki. Benim aksine. İnsanlar haklıydı. Ben Mile'nin yanına yakışmıyordum. Ama seviyordum işte. Dedikleri gibi kullanmıyordum onu. Sadece seviyordum. Sadece Mile olduğu için seviyordum. Şimdi onun anıları ile dolu olan evimde yapayalnızdım. Gelsin diye beklemiştim. Her şeye rağmen gelmesini beklemiştim. Gelmemişti. Oysa hiç gitmeyecek gibiydi. Anılarımızla dolu olan ev beni daha çok boğuyordu. Bu eve artık Mile olmadan giremezdim. Ani kararla ailemin yanına Balıkesir'e gitme kararı almıştım. Tamamen kafamı toplayıp Mile ile düzgünce konuşmalıydım. Evimizden çıkarken ilk defa bu kadar kırgın hissediyordum. O an söz vermiştim kendime. Bu eve bir daha ki girişim Mile ile el ele olacaktı. Bu eve bir daha asla yalnız girmeyecektim. Anılarımız aklımdan tek tek geçerken İstanbul'dan uzaklaşmaya başlamıştım bile. Düşüncelerimi bölen telefonumun sesi olmuştu. Neredeydi bu şey? Tekrar çalmaya başladığında arabamı kenara çekmiştim. İçimde garip bir huzursuzluk vardı. Gitmekle yanlış mı yapıyordum? Telefonun ekranında gördüğüm isimle bütün hücrelerim titremişti. Açtığımda emin olmak için adını söylemiştim. Hayal değildi değil mi? Hayalse bile hayali de güzeldi. Telaşla konuşmaya başlayan minik sevgilimin sesi içimi titretmişti. Ağlamamak için çabaladığını anlayınca gözlerim dolmuştu. Gitme demişti telaşlı ve endişeli sesi ile. O bana gitme derken nasıl gidebilirdim ki zaten? Yanıma geleceğini söylediğinde kalbim öyle hızla atmaya başlamıştı ki yoldan geçen biri bile duyabilirdi. O haklı olduğu halde yine bana geliyordu. Bu sefer ben gitmeliydim. Nerede olduğunu soracaktım ancak beni asla dinlemiyordu. Ah deli sevgilim. Bu beni dinlememelerini bile çok özledim. Bilemezdim ki saniyeler sonra olacak şeyi. Cevap olarak beklediğim sevgilimin sesi iken onun sesi gelmemişti. Kalbim sıkışmıştı. Bir şey olmuştu. Ağlayarak Mile diye bağırıyordum. 

-Mile'm. Ses ver. İyiyim de. Lütfen yalvarırım. Güzelim yalvarırım cevap ver. Lütfen.

Gelmemişti. Ne bir ses gelmişti ne de başka bir şey. Beynim donmuş gibi hissediyordum. Hızla Zehra'yı aradığımda ağlamaktan konuşamıyordum. 

-Z-Z-Zehra.

- Ebrar. Ne oldu, neden ağlıyorsun?

- M-Mile

-Ne oldu Mile'ye? Ağlamadan söyler misin? Hiç bir şey anlamıyorum.

-Bilmiyorum. Bilmiyorum. Aradı, konuşuyorduk. Duyduğum tek şey fren sesiydi. Sonra ses vermedi bir daha Zehra. Zehra bir şey oldu. Bir şey oldu.

-Allah kahretsin.

-Ebrar. Güzelim şimdi sakin ol. Ben sana birazdan konum atacağım oraya gel tamam mı?

- Tamam. Tamam. Çabuk ol.

10 dakika sonra attığı konum bir hastanenin konumuydu. Hızla Zehra'yı aramıştım. 

-Zehra hastane konumu bu. Ne olmuş söyle yalvarırım. Yoksa ...

Sormaya dilim varmıyordu.

- Hayır Ebrar. Kaza yapmış sadece. Bir şeyi yok ben eminim. Sende düşünme kötü şeyler lütfen. Hadi gel yavaşça sadece. Uyanınca seni görmek ister ilk.

FİREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin