Benimle Yan

368 27 10
                                    


Vargas

2 gün. Konuşmadığımız, sesini, yüzünü görmediğim iki gün geçmişti. Dayanmak zordu ancak o bana gelmeliydi. Anlatmalıydı. Yüzünü görürsem dayanamayacağımı bildiğimden antrenmana gitmeme kararı almıştım. Özlemiştim. Hem de deli gibi özlemiştim. Sadece benimle paylaşsın istiyordum. Onu üzgün görmeye dayanamıyordum. O anlatmadıkça ben daha çok üzülüyordum çünkü o üzgündü. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bara inme kararı almıştım. Biraz içki belki düşüncelerimi dizginlerdi. Bara indikten kısa süre sonra yanıma geçen ki yüzsüz kız gelmişti. Geçen terslememişim gibi konuşmaya başlamıştı. Hayır anlamıyordum nerden buluyordu bu yüzü? İstemsiz gözlerimi devirmiştim. Tam kabaca kovacakken gözlerim ay gibi parlayan tene takılmıştı. Sonra yavaşça yanında konuşan sarışın kıza. Kimdi şimdi bu? Kıza düz bir suratla bakarken kız ne dediyse gülmüştü. Ben 2 gündür değil gülüşünü yüzünü bile görememişken o gülüşünü başkasına gösteriyordu. Damarlarımda akan kıskançlığa engel olamamıştım. Kız... Kız çok güzeldi. Sapsarı saçları, uzun boyu, düzgün fiziği, yüz hatları. Bu kıskançlığımı 2 katına çıkarmaya yeter artardı bile. Hasretinden gebermek üzere olduğum sevgilime bakmaya başladım. Normal bir yüzle konuşmaya devam etmiş, kız gülünce tekrardan güzel gülüşünü sunmuştu ona. Sinirle kafamı yanımda konuşan kıza çevirmiştim. Ne anlattığı gram umurumda değildi. Onu dinlemediğimi nasıl hala fark etmemişti? Tekrar kafamı güzel sevgilime çevirdiğimde sarışın kız tahminimce kendini tanıtmak için elini uzatmıştı. Tutmasını istemiyordum o eli. Her ne için bile olsa tutmasındı. Başka bir ten değmesindi tenine. 

Tutmuştu. 

Neden tutmuştu ki? Boğazıma oturan yumruya engel olamamıştım. Kimdi bu kız ya? Neden güzeldi, neden sevgilimin yanındaydı? Kendimi o masayı basmamak için zor tutuyordum. Kız bana bakarak bir şeyler söylediğinde Ebrar'ın bana bakacağını anlayıp kafamı çevirmiştim. İçimdeki sinir gözlerime yansıdıysa eğer üstüne alınsın istememiştim. Aramız yeterince açıktı. Daha da açmaya gerek yoktu. Yanımdaki kız her ne konuşuyorsa onunla ilgilenmediğimi anlamış olmalı ki elimi tutmuştu. Hangi hakla yapıyordu bunu? Sinirle elimi çekmiş ve kıza haddini bildirmiştim. Ebrar'a baktığımda arkasını dönmüş gidiyordu. Sarışın kız da arkasından. Yanımda ki kıza güzel bir ayar çekip Ebrar'ı bulmak için bardan çıkmıştım. Çıkışın ilerisinde gördüğüm sevgilimin omuzunda o kızın eli vardı. Peki o elin orada ne işi vardı? Gerçekten artık dayanamıyordum. Sinirle, hafifçe çarpıştım. Çarpmanın etkisiyle kızın eli sevgilimden ayrılmıştı. Ne derler türkler '' şükür''. Gerçekten şükürdü. Kız gülümseyerek bir şey daha söyledi. Ebrar'a göz kırpıp yanımızdan ayrıldı. Benim sevgilime göz mü kırptı o? Ebrar konuşabilir miyiz diyene kadar kızın arkasından bakmıştım. Sinirle yeni tuttuğum odaya gelmiştik. Odaya geldiğimizde yine susuyordu. Susmasındı artık. Konuşsundu. Yalvarırım konuşsun artık onsuzluğa dayanamıyorum. 

Bakışlarıma buz gibi demişti. Ben ona öyle bakamazdım ki. En değerlimdi o benim. Konuşmaya devam ediyordu ancak hala problemi ne söylemiyordu. Sadece neden söylemediğini açıklayıp durmasından sıkılmıştım. Kötü hissetmesinin sebeplerinden biri olduğumu bilmek beni üzmüştü. Ancak anında aktif olan kıskançlığım gene kendini belli etmişti. O kızı koruyup üstüne adıyla hitap edince iyice sinirlerim gerilmişti. Gerçekten sinirle ne dediğimi neye kırıldığını anlamamıştım ama gözlerinden kırgınlık geçince kendime sövmüştüm. Gitmemeliydi. İyice koparız diye ödüm kopuyordu. İzin veremezdim. Kolundan çekip o güzel dudaklarına 2 günün sonunda kavuşmuştum. Bütün hırsımızı dudaklarımızdan çıkardığımızda anlımı anlına yaslamıştım. Nasıl gelmiştik bu hale? Zaten çok olmayan vaktimizi küskünlükle geçirmek istemiyordum. Bu küskünlüğün sonu barışmak değil de ayrılık olur diye korkuyordum. Ebrar şuan konuşmamızın sağlıklı olmayacağını söyleyip gitmişti. Arkasından bakmaktan başka bir şey yapamamıştım. Haklıydı. O beni susarak kırmıştı bense onu konuşarak. Bok gibi hissediyordum. Tek ihtiyacım oydu. O da yoktu. Bundan sonra ise maçlara kadar ikimizde birbirimize adım atmamıştık. Final maçında bile kazanmamızın sevinci ile istemsiz kucağına atlamış ve eğlenmiştik. O an sanki aramızda bir sorun yoktu. Unutulmuştu her şey. Keşke o anda kalabilseydik.  Final maçından sonra sabaha karşı uçağımız vardı. Resmen Türkiye'ye onunla küs gidecektik. Sonra ne olacaktı peki? Düşünmek için otelin terasına gitmiştim. Barda ki kız burada peşimi bırakmamıştı. Yanıma gelip omzuma elini koymuş yayvan yayvan konuşmaya başlamıştı. Gerçekten yeterdi artık. Ya kızı ya da kendimi atacaktım şimdi buradan. Ben tepki veremeden arkadan gelen sesle arkamı dönmüştüm. Sevgilim kırgın gözlerle bana bakıyordu. Hayır ama ya gerçekten mi? Bir şey bile yolunda gitmez miydi? 

- Konuşmak için gelmiştim ama sen konuşacak birini çoktan bulmuşsun deyip kırgınca gitmişti.

Arkasından gitmek için adımladığımda kız tekrar kolumu tutmuştu. Bağırmama engel olmadan kıza içimde ne varsa söyleyip terk etmiştim terası. Otelin her yerine baksam da Ebrar yoktu. Nereye gitmişti? Asla bulamamıştım. Havaalanında görebilmiştim ancak yanına gitmeyeyim diye hep etrafında başkaları vardı. Haklı iken haksız duruma düşmem ayrı saçma yanlış anlaşılmalar yüzünden üzülmesine ayrı sinirliydim. Gerçekten ateş gibi geziyordum uzun süredir ortada. Konuşmuyorken aynı evde kalmak mantıksız geldiği için Zehra'ya geçmiştim. Olayları Hande ve Zehra'ya anlatınca bu kadar kısa sürede bunları yaşamamıza şaşırmışlardı. Konuşmamız gerektiğini söylemişlerdi ancak sorun da buydu. Konuşamıyorduk bir türlü. 2-3 gün Zehralarda kalıp doğru düzgün düşünmüştüm. Zehra'nın yanına gittiğimde telefonla konuşuyordu. Benim geldiğimi duymamıştı. Ebrar dediğini duyduğumda konuşmasını dikkatle dinlemiştim.

-Ya kızım insan bir önceden haber verirdi ya.

- Ya biliyorum Ebrar ama ne bileyim?

- Gitmeden bir buluşsaydık da bir.

- Biliyorum da zaten çok fazla vakit geçiremedik.

Gitmek mi? Gidiyor muydu? Nereye gidiyordu? Gidemezdi.  Hayır. Gitmesindi.

Zehra telefonu kapatmıştı bile ben olayı idrak edene kadar. Hızla şuan Ebrar'ın nerede olduğunu sorduğumda evinde olduğunu söyleyince yanına gitmek için hızla hareket etmeye başlamıştım. Zehra beni durdurup arabasının anahtarını vermişti. Minnetle teşekkür etmiştim. Fazla vaktim yoktu. Hızla arabayı sürmeye başlamıştım. Buğulanan gözlerim görüş açımı zorluyordu. Yetişememekten korkuyordum. Nereye gideceğini bile soramamıştım o an. İçimdeki korku öyle büyüktü ki. Hızla Ebrar'ı aramaya başlamıştım. İlk çalışta açılmayan telefon beni daha da germişti. Olabildiğince hızlı olmalıydım. Bir kere daha aradığımda duymuştum güzel sesini. Şaşkınlıkla Mile demişti. Aramamı beklemediğinin farkındaydım. Hızla konuşmaya başlamıştım. Sesim hüngür hüngür ağlamamak için kendimi sıktığımdan çatlamıştı.

-Ebrar. Ebrar'ım gidiyormuşsun. Gitme. Hem gidilir mi böyle ya? Yapma bunu bize.

-Mile bir sakin ol.

-OLAMAM. Günlerdir, günlerdir doğru düzgün yüzünü bile göremedim. Ben nasıl aramızdaki buzları eriteceğim diye kafayı yerken gidemezsin anladın mı? 

Ağlamaya başladığımı yanağıma akan gözyaşı ile anlamıştım. Gitmesin yalvarırım.

-Bekle Ebrar, lütfen. Geliyorum yanındayım birazdan. Lütfen bekle.

- Mile. Çıktım evden çoktan. Sen gelme. Ben -

-Hayır, hayır, hayır. Lütfen, lütfen dur.

-Mile, bir dinler misin?

Cevap veremeden karşıdan hızla gelen arabayı yeni fark etmiştim. Direksiyonu hızla sola kırdığımda geç kaldığımı anlamıştım. Gözlerim karanlığa gömülürken aklımda sadece yine o vardı. Galiba giden o değil bendim. Telefondan gelen bağırışlar duyduğum son ses olmuştu. Ağladığını anlamıştım. Ağlama demek için kendimi zorlasam bile bilincim çoktan beni terk etmişti.

Hayatım kaosa dönmüşken dedim ki hikaye neden dönmesin? Üzgünüm bebeklerim sizin hayatları da benim hayatım yönetiyor. Bu arada size küçük bir sır vereyim ben kötü sonlara bayılırım. :))))))

FİREWhere stories live. Discover now