Biri Vardı

516 41 7
                                    


Vargas

Soyunma odasında olanlardan sonra kendime boşuna umutlanma diye tembih etmiştim. Olay onu kıskanmam değildi. Ben Ebrar'ın herkesle nasılsa benimle de aynı olduğunu fark etmiştim. Onun için sadece arkadaş olabilirdim. Beni üzen ve kıran şey buydu. Antrenman çıkışı konuşmak istediğini dile getirmişti. Yapamazdım. O karşımdayken ona kıyamazdım. Sevdiğim kadınla arkadaş olamazdım. Duş bile almadan çıkmıştım. Eve vardığımda iyi mi kötü mü yaptığımı sorguluyordum. Zehrayla kısa bir telefon konuşması yaptıktan sonra yatağa uzanıp tekrardan düşüncelere dalmıştım. Bir süre sonra öküz gibi odama Zehra girmişti. Arkadaşında kalacağını söylememiş miydi? Burada ne işi olduğunu soramadan o konuşmaya başladı. 

- Sen ne yaptığının farkında mısın?

- Ne yapmışım?

- Ebrar'dan neden kaçıyorsun?

- Olması gereken bu Zehra be-

- Aptal kız kaçtığını anladı ve kırıldı.

- Nasıl? Anlamıyorum. Düzgünce anlatsana şunu.

- Seninle konuşurken arkamdaymış. Kapattıktan sonra fark ettim. Gözleri o kadar kırgın bakıyordu ki. O arkadaşına söyle ne yaptığımı bilmiyorum ama hiç bir şey yokken bana böyle mi davranmak istiyor kendi bilir ama ben yakın olduğumuzu düşünmüştüm deyip gitti.

- Kızla arkadaş olmaya katlanamayacaksan bu işe baştan girmemeliydin Mile. Hisleri ne olursa olsun kendi hislerinin sorumluluğunu ona yükleyemezsin.

Haklıydı. Pişman olmuştum ama artık çok geçti galiba. Ne yapacaktım şimdi? Onu üzgün görmeye bile dayanamayan benken bu sefer üzen kişi ben olmuştum. Zehra ne yapıp edip bu olayı çözmemi söyleyip odadan çıkmıştı. Ebrar'ı üzdüğüm için bana kızgındı anlamıştım ama bana da kıyamıyordu. Bu olayı nasıl düzelteceğimi düşünüyordum. Hislerimi ona açıklamadan söylediğim her şey havada kalacaktı. Yüzümü sıvazlayıp ne olursa olsun deyip aramıştım ancak çalıp çalıp kapanmaktan başka bir şey olmamıştı. Evine gittiğimde ise açılmayan kapıyla evde olmadığını anlamıştım. Kapının önüne oturup sıçıp sıvadığım bu durumu nasıl toparlayacağımı düşünüyordum. Ben düşünürken çoktan sabah olmuştu. Ebrar hala yoktu. Bir kere daha aramak için telefonu elime almıştım. Bu sefer direkt kapanmamış, kapatılmıştı. Ebrar telefonu yüzüme kapatmıştı. Bana olan kırgınlığı bir kere daha yüzüme vurduğunda ağlayacak kıvama gelmiştim. Kazanmadan kaybetmek istememiştim lakin kazandığım şeyleri de kaybetmiştim. Pes etmeyecektim. Bir kere daha aramak için telefonu açtığımda elim yanlışlıkla Instagram'a çarpmıştı. Hande'nin attığı storye  içimden bir ses bakmam gerektiğini söylemişti. Hikaye açıldığında Ebrar'ı görmüştüm. Hande'ye gitmek istesem de bacaklarım işlevini kaybetmiş gibi oturup kalmıştım. Burada bekleme kararı almıştım. Hava yavaş yavaş kararmasına rağmen Ebrar hala ortada yoktu. Tam umudumu kaybetmişken kapıdan giren Ebrar'ın arabasını görmüştüm. Arabadan inip beni gördüğünde gözlerinde gördüğüm soğukluk içimi acıtmıştı. Sorgulayıcı bakışlarına ithafen konuşmak istediğimi söyledim. Alaylı bir gülümsemeyle konuşacak bir şeyimiz olmadığını söylemişti. Gitmeyeceğimi söylediğim de bana.

Sen konuşma hakkını dün kaybettin Vargas demişti.

Bana Vargas demişti. İsmim ilk defa bu kadar canımı acıtmıştı. Ben bunu idrak etmeye çalışırken o telefonda bir şeylere bakıp tekrar konuşmak için hareketliğinde ben hızlıca oturduğum yerden kalkmıştım. Ani kalkışım ve geceden beri bir şey yemediğimden olsa gerek başım döndüğü için sendelemiştim. Ebrar'ın gözlerinde ki soğukluk yerini endişeye bıraktığında ne derse desin beni hala önemsediğini anladığımda hala bir şansım olabileceğini umdum. Ebrar beni tutup beni mutfağa getirmişti. Söylene söylene bir şeyler yapıyordu ancak türkçeyi tam anlamadığım için ben sadece izliyordum. Önüme bir sandviç koyduğunda ben sadece onun yüzüne bakıyordum. Ye ve git demişti ancak benim konuşmadan gitmek gibi bir niyetim yoktu. Konuşmazsak yemeyeceğimi söylediğimde konuşmak istemediğini söyledi. Bu sefer ayağa kalkmak istemiştim fakat dönen başım buna tekrar engel olmuştu. Ebrar sonunda inadımdan vazgeçmeyeceğimi anlamış olmalı ki kabul etmişti. Hızlıca yemeye koyulmuştum. Onunla böyle olmaya dayanamıyordum. Yerken cümleleri de kendi içimde toparlamaya çalışıyordum. Yemeğin son kısımlarındayken Ebrar içeri doğru yürümüştü. İçerde oturmuş beni bekliyordu. Bir bardak su içtikten sonra bütün cesaretimi toplayıp içeri girmiştim. Ona seslendiğimde direkt konuşmaya başlamıştı. İçindekileri dökmek istiyorsa meydan onundu.

- Ben ne yaptım ya sana? Ben gerçekten bir samimiyet kurduğumuza inanmıştım. Öyle ki bana ilk soğuk davrandığında bile bunu bana yormadım ama sen ne yaptın? Beni kendine alıştırıp kendini birden geri çektin. İnsanların hayatına girip kendini alıştırdıktan sonra çıkamazsın anladın mı?

Sonlara doğru sesi iyice yükselmişti. Dolan gözleri kendimden nefret etmemi sağlıyordu. 

-Ebrar çok haklısın. Gerçekten ama

-Ama ne? Ama ne ya? Bunun ne gibi bir aması olabilir?

İyice bağırmaya başlamıştı. Bende kendimi tutamayarak bağırmaya başlamıştım.

- Korktum. Korktum anladın mı?

- Neyden korktun ya Allah aşkına?

- Seni kaybetmekten korktum. Seni kaybetme korkusu da beni aptalca şeylere sürükledi.

-Beni neden kaybedesin Vargas. Ben buradaydım. Sana elimi uzattım ben. Ama sen ne yaptın? Beni elinin tersiyle hayatından kovdun resmen.

- Ben seni hiç bir yerden kovmadım kovamam da.

-Nedenmiş?

- Çünkü sen zaten benim hayatım oldun. Anla artık Ebrar. Sana bakışlarımı gör. Senin için çarpan kalbimi hisset. 

Ağzından sadece bir ''ne'' çıkmıştı. İstemsizce akan gözyaşlarım ile konuşmaya devam etmiştim.

- Ben. Ben seni seviyorum Ebrar. Ve bu senin tahmin ettiğin zamandan daha uzun süredir. Kaç aydır seninle tanışacağım zamanı bekledim ben. Bu güne kadar medyada ne kadar videon varsa izledim. O zamanlar hislerimle başa çıkmak kolaydı. Ama senin yakınlığını gördükten sonra yapamadım. Sadece arkadaşın olmaya katlanamazdım. İlk kıskançlık sandım. Ama değildi Ebrar. Kıskançlık fark ettiğim gerçekler kadar yaralayıcı değildi. Sen Handeyle yakındın. Sorun bu da değildi. Sen herkesle aynıydın. Senin sadece arkadaşın olabileceğim gerçeği öyle bir çarptı ki yüzüme afalladım. Ne yapacağımı bilemedim. Bildiğim tek şey ben senin sadece arkadaşın olarak yapamazdım. Seninle konuşmaktan kaçtım. Çünkü sen karşımda bir şeyler anlatırken benim beynim duruyor. Mantıklı düşünmediğim her saniye sana yaklaşıyorum ama senin için arkadaştan ötesine geçemezdim. Bundan kaçtım işte. Hatalıyım. Biliyorum. Ama Zehra senin kırıldığını söylediğinde senin kalbinde ki kırıklar benim de kalbime battı. Üzüldüğünü görmeye dayanamadığım kadının kalbini kırdım ben. Şuandan sonra beni hayatında da istemeyebilirsin. Bunu da anlarım. Ama sadece şunu bil ben seni seviyorum. Gerçekten. Kelimelere sığdıramayacağım kadar çok hem de. 

İçimi dökmüş olmanın rahatlığının yanı sıra tepkisinden de korkuyordum. Sevmediğini söyleyebilirdi. Beni şuan hayatından çıkartabilirdi. Kalbim kaybetme korkusundan hızla atıyordu. Ebrar donup kalmış gibiydi. Bir şey demeyecek misin diye sorduğumda bir cevap alamamıştım. Gözlerimden hızla tekrar yaşlar akmaya başlamıştı. Susuyordu. Ebrar kalbi çok temiz bir insandı. Şuan yüksek ihtimalle beni kırmamak için susuyordu. Ne olursa olsun iyi ki bu güzel kadını sevmiştim.

- Ben. Ben olabildiğince çıkmayacağım karşına söz veriyorum. Gerçekten. Sadece üzgünüm Ebrar. Seni sevdiğim için değil, seni kırdığım için. Seni sevmek benim bu hayatta yaptığım en güzel şeydi. Eğer bir derdin olursa ne olursa olsun burada olduğumu bil tamam mı?

Her kelime arasında burnumu çeke çeke konuşmuştum. Artık gitme zamanıydı. Ebrar'ın hayatında bana ayrılan sürenin sonuna gelmiştik. Hoşçakal diyerek kapıya doğru adımlamaya başlamıştım. Bu bir vedaydı. Bu gerçek bir vedaydı. Keşke günler öncesine geri dönebilseydik. Keşkeler hiç bir halta yaramazdı. Bunu bir kez daha acı bir şekilde anlamıştım.

Burada kestiğim için bana kızmazsınız inşallah. Tartışmaları bile çok naif canım çiftimin.

FİREWhere stories live. Discover now