Seni Gördüm Rüyamda

449 22 6
                                    

Vargas

Gözlerimi ilk açtığımda her şey buğuluydu. Sadece sevgilimin özürlerini duyuyordum. Ancak beynim o kadar uyuşuktu ki cevap bile verememiştim. Sesimi zar zor duyurduktan kısa süre sonra tekrar uykuya dalmıştım. Gözlerimi ilk açtığımda etraf karanlıktı ancak anladığım kadarıyla sabah olmuştu bile. Gözlerim yan tarafa döndüğünde iki büklüm koltukta yatan ve ağlayan sevgilimi görmüştüm. Öyle içli ağlıyordu ki ne yapacağımı bilememiştim. Yavaşça yataktan kalkıp zaten yakın olan sevgilime biraz daha yaklaştım. Dürtmeme rağmen hala uyanmıyor, ağlamaya devam ediyordu.

-Ebrar, Ebrar. Sevgilim uyan. Rüya görüyorsun sadece. Güzelim hadi.

Aniden gözlerini açınca anlık şaşırmıştım. O da ne olduğunu idrak edememiş olmalı ki annesini kaybetmiş kedi yavrusu gibi bakınıyordu etrafa. Çok tatlı olduğunun farkında mıydı acaba şuan? Kendini uzun süre daha toparlayamayınca olaya el atmaya karar verdim. Yüzünü kendime çevirip gözlerini gözlerime bakmasını sağlamıştım. Gözyaşlarını silip konuşmaya başladığımda daha yeni idrak etmişti beni.

-Güzelim iyi misin hım? Kâbustu sadece bebeğim bak bana.

Gözleri tekrar hızla dolduğunda bu sefer kucağına oturmuştum. Gözleri kaçıyordu hep benden. Bu sefer sıkıca yanaklarından tutup kaçamayacağı şekilde sabit tutmuştum.

- Hadi güzelim benim anlat ne gördün de yüzüme bile bakmıyorsun?

- Korkuyorum çünkü.

-Neden korkuyorsun?

-Ya rüyam gerçek olursa diye. Ya beni rüyamdaki gibi artık hayatında istemez ve git dersen diye korkuyorum. 

Ondan gitmesini istemek mi? Hayatımda onun olmaması düşüncesi bile nefesimi kesmeye yetmişti. Nasıl düşünürdü bunu? Gerçi son zamanlarda o kadar gereksiz üzülüp ayrı kalmıştık ki bunu düşünmesi normaldi. Kaza yapmam da üstüne mum dikmişti. Suçlu hissediyordu. Gülümseyerek konuşmaya başladım. Daha fazla üzülmesini istemiyordum.

-Güzel kızım benim. Öyle bir şeyin olabilme ihtimali bile yok. Ben ömrümün sonuna kadar seni yanımda istiyorum. Bir anını, bir mimiğini kaçırmamak için saatlerce izliyorum seni. Nasıl hayatımdan çıkmanı isteyebilirim ki?

-Ama benim yüzümden kaza yap-

-Hayır. Hayır. Asla böyle düşünme. Senin yüzünden değildi. Benim yüzümdendi. Benim dikkatsizliğim sonucu oldu.

-Benim yüzünden dikkatin dağıldı ama 

- Sen benim her saniye dikkatimi dağıtıyorsun bebeğim. Kırmızı dudaklarınla , bana bakışınla, kokunla. Her saniye. 

Mile demişti sesi titreyerek. Tekrardan ağlayacaktı. Büzülmüş dudağı titriyordu. İstemeden travma bırakmıştım onda. Nasıl düzeltecektim ya?

-Mile. Az daha gidiyordun. Hem de sonsuza kadar. Düşüncesi bile o kadar kötüydü ki. 

-Gitmedim ama sevgilim. Hiç bir şeyim de yok. Hem benden o kadar kolay kurtulamazsın Ebrar Karakurt.

-Kurtulmak istemiyorum ki zaten.

Şuan o kadar tatlıydı ki. Kaplandan kediye dönmüştü resmen. Isıra ısıra sevesim geliyordu. Ancak ilk önce halletmemiz gereken şeyler vardı.

-Güzelim bir daha asla ama asla kendini suçlama. Benim yüzümden kendini suçlarsan üzülürüm. Benim üzülmemi istemezsin herhalde dimi? Hem siz ne diyorsunuz hep? Hayırlısı. Bunda da bak varmış bir hayır.

- Kaza yapmanda ne gibi bir hayır olabilir yavrum ya?

-Ne demek ne gibi? Bak gitmedin, buradasın. İyiyim, iyisin, iyiyiz.

-İyi miyiz artık gerçekten?

-İyiyiz güzelim, iyiyiz.

-Milee. Ben seni çok özledim.

Bende deyip sarılacakken beni engellemişti. Şuan yaralı olduğumu, ani ve fazla samimi şeylerden iyileşene kadar uzak duracağımızı söylemişti. Fuck. Koca bir FUCK. Günler sonra beraber olabilmişken onu sarılıp öpemeyecek miydim yani? Haksızlıktı. Hem de kocaman bir haksızlıktı. İstemsiz dudağımı büzmüştüm. Onu öpememenin ve sarılamamamın üzüntüsüyle yatağıma geçmiştim. Arkamdan kalkıp hemen dibime gelmişti. Yahu öpemeyeceksem bari yaklaşma kadın. Senin karşında iradeli durmak ne kadar zor haberin var mı?

-Mile'm yapma böyle. Senin iyiliğin için. Yoksa benim içim gitmiyor mu sana sanki? 

Haklıydı. Ancak bu trip atmama engel değildi. Omuz silktiğimde dudağıma küçük ama derin bir öpücük bırakmıştı. İleri giderse canım acır diye korkuyordu ancak ben onu istiyordum. Her şeyiyle. En az benim kadar inatçı bir sevgilim olduğu için onu ikna edememiştim tabi ki. İkna edemeyeceğimi anladığımda ben de ona küçük bir öpücük verip acıktığımı söylemiştim. Kendi elleri ile beslemişti beni. Hiç bir şeyim yoktu ancak ilgisini özlediğimden ses çıkarmıyordum. Ve artık çıkmak istiyordum. İyiydim neden hala duruyordum burada? Ebrar'a buradan çıkalım dediğimde ise kesin bir dille doktor çık demeden çıkmayacağımızı söylemişti. İyi bir insan olsam gerek doktor odaya gelmişti o ara. Çıkabileceğimi ve bir sorun olmadığını söylediğinde Ebrar'ın yüzünde ki rahatlamayı görmüştüm. Gerçekten seviyordu beni. Hayatımın bütün şansını onunda beni sevmesinde harcamıştım yüksek ihtimalle ancak sorun değildi. O yanımdaysa hiç bir sorun, sorun değildi. Doktor bir kaç gün dikkat edilmesi gerektiğini ve vereceği ilaçları nasıl kullanılması gerektiğini anlatıyordu. Ebrar öyle dikkatli dinliyordu ki sanki bir kelimesini duymasa dünyanın sonu gelecekti. Doktor tam çıkacakken aklıma gelen muziplikle durdurdum.

-Doktor Bey bakar mısınız bir?

-Buyurun.

-Ya acaba hani öpülmeyecek, sarılamayacak bir şeyim yok dimi? Bazı kişiler bunu sorun ediyor da. 

Ebrar sorumla kırmızıya dönmeye başlamıştı bile. Ama ne yapabilirim? Benim de tek derdim buydu şuan. Doktor soruma gülüp sorun olmayacağını söylemiş ve çıkmıştı. Çıkar çıkmaz güzel sevgilime dönmüştüm.

-Yaa bak gördün mü bir sorun yokmuş. Hadi gel sarılalım.

Hafif çatık kaşları ile cevap vermişti bana.

-Sen var ya sen. Sorulur mu hiç öyle şey? Ceza sana, yok sana sarılmak falan.

Kendi kazdığım kuyuya düşmüştüm iyi mi? Yüzüm nasıl bir hale geldiyse çatık kaşları düzelmiş ve gülümsemişti. Çıkış işlemlerini halledip evimize gelmiştik. Eda Abla arayıp akşama geleceklerini söylemişti. Onları da gereksiz yere endişelendirmiştim. Akşama kadar Ebrar oradan oraya koşturmuştu. Benim hiç bir şeye karışmama da asla izin vermemişti. Akşam olunca evin bahçesinde takımla oturmuş gülüp eğleniyorduk. Başım sevgilimin göğsündeydi. Nazikçe saçlarımı okşayıp arada küçük buseler bırakıyordu. Çok sohbete dahil olmamıştı. Yorgundu. Gözlerinden anlayabiliyordum. Küslüğümüz, kaza derken yorulmuştu. Dinlenmesi için takıma yorgun olduğumu ve uyuyacağımı söylemiştim. Onlar da anlayışla karşılayıp gitmişlerdi. Ebrarla odamıza geldiğimizde onu direkt göğsüme çekmiştim. Aniden böyle hareketler yapmamam için beni bir güzel azarlamıştı. Kafasının içinin karışık olduğunu görebiliyordum. Daha fazla karışmaması ve yorulmaması için elimden gelen her şeyi de yapacaktım. Ben onu izlerken o kısa sürede uykuya dalmıştı. Neler olmuştu kısa sürede ama? Ruhen fazlaca yorulmuştuk. Gerçi Ebrar'ın yorgunluğu daha uzun süredir vardı ancak hala tam olarak konuşmadığımızdan neden olduğunu çok bilmiyordum. Tahmin etmek zor değildi açıkçası. Aramızın açıldığı dönem yüzünü antrenman ve  maç dışında sadece sosyal medya ortamında görebildiğimden hesabına tamamen hakim olmuştum. O kadar çok kötü yorum vardı ki. Takmadığını söylese de içten içe taktığını ve üzüldüğünü anlıyordum. İlk fırsatta aramızı açan konuları da konuşup bütün sorunlarımızı yok etmemiz gerektiğini aklımın bir köşesine not ettim. Ve günler sonra, meleğimin güzel kokusuyla huzurlu bir uykuya adımımı attım. Bu kadın benim yaşamama sebebim, her şeyimdi. Ve bu kadın benim sevgilimdi. Tanrı'ya binlerce kez şükürler sunmamı sağlayan kadınımdı. 

Ve kaossuz bir bölüm sonunda. Didim bu kadar kaos yeter. Fazla uzak durdular. Barışıversinler gari. Kaossuz bölüm yazdım ama elim ve zihnim hep kaos yazmaya gidiyor. Kaostan beslenir olmuşum a dostlar. O yüzden bana güvenmeyin her an her şey olabilirrrrr.

FİREWhere stories live. Discover now