0.1

333 35 27
                                    

Gözlerimi açtığımda odanın içi hâla kapkaranlıktı. Sanki bir şey dürterek uyandırmıştı uykumdan ama bu çok mantıksız bir düşünce olurdu çünkü iki senedir üniversite için bu evde tek başıma kalıyordum. Bu yüzden eğer bir varlığın beni dürttüğünü düşünmek önümüzdeki birkaç gün beni uykusuz bırakabilirdi.

Muhtemelen sabah saatlerine yaklaşmıştık ve uykumu aldığım için uyandım. En mantıklı açıklama bu.

Komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldım ve ekranın parlaklığı zaten küçük olan gözlerimi daha da kısmama sebep oldu. Odaklandığım anda saatin sabah 4.53 olduğunu gördüm. Zaten 5.30da kalktığım için az önce mantıklı bulduğum açıklama daha uygun denilebilir.

Yatağımdan kalktım ve enseme yapışan saçlarımdan ötürü saçlarımı bileğimdeki tokayla yukarıdan topuz yaparak tutturdum. Kendimi inanılmaz ayılmış hissetsem de esnedim birkaç kere.

Komodinin üzerindeki bardaktan su içtim ve yatağımın yanında duran pencereye yaklaştım.

Yatağımın kenarına oturup perdeyi biraz geri çektim ve dışarısını izlemeye başladım. Tam o anda iki kişinin koşturduğunu gördüm. Yavaşça -meraktan- pencereyi açıp başımı dışarıya uzattım.

Bir polis üniformalı, bir sivili kovalıyordu. Sivil, penceremin ön çaprazındaki binalar arasından kaçacakken yere düştü ve üniformalı yakaladı onu bileğinden. Ardından birbirlerini itiklemeye başladılar.

Sabah sabah sivil ne suç işledi de üniformalı bunu böyle benzetiyor anlamadım ama yine de üniformalı diye kesin olarak polis olduğuna emin olunamaz.

Kaşlarımı çatarak izlemeye devam ettim onları bir süre daha. En sonunda birkaç karışık itiş kakıştan sonra üniformalı, sivili yere serip bacağıyla gövdesini sardı ve koluyla da boynunu. Sivilin serbest duran ayakları yerde sürtünüp duruyordu sanki üniformalının kafesinden çıkmaya çalışır gibi. Üniformalı bir süre onu bu şekilde kıstırdı ve en sonunda sivilin ayakları durdu.

Normalde inandırıcı gelmez tabii, ölü taklidi de yapmış olabilir. Ama bu 'kafese kapanma' birkaç dakika sürdüğü için yüzde doksan ihtimalle sivil öldü. Üniformalı, sivilin bedenini kenara itti ve ayağa kalktı. Dizleri üzerine çömelip nabzını yokladı ve birkaç dakika sonra ayağa kalkıp sokağın ortasına yürüdü.

Hâlâ onu izliyordum ve ellerini kemerine koymuş  sokağın ortasında "Sikeyim!" diye bağırmıştı.

Sanırım gerçekten ölmüştü.

Binalar arasında yatan bedene bir daha baktığımda içim ürperdi. Korkarak içeri girdim ve yatağıma oturdum. Yeri izledim bir süre boş boş. Gerçekten gözümün önünde biri ölmüştü ve ben izlemekten başka bir şey yapamamıştım. Gerçi tutup adamı koruyamazdım, muhtemelen orada yatanlardan biri de ben olurdum hatta.

Bu son düşündüğüm tüylerimi ürpertti. Camdan dışarıya baktığımda ne binalar arasındaki beden kalmıştı ortada ne de üniformalı.

Başımı camdan uzatıp iyice sokağı izlediysem de bulamadım onları.

Sokağımızda biri öldürüldü, ben bunu gördüm. Bir üniformalıydı ve gerçekten polisse -ki bence öyle- yakalanmaz da...

Başımı hızlıca iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Komodinin üzerinde duran telefonuma uzandım. Telefondan saate baktığımda 05.12 olduğunu gördüm. Derin bir iç çektim ve ayağa kalktım yavaşça.

Şimdi tanık olduğum bu olayı unutmaya çalışarak -dün ütüleyip dolabın kapağına astığım- scrubsı aldım elime. Üstümdeki kıyafetleri bir bir değiştirsem de gözümün önündekiler değişmiyordu.

red ;; lia + lee knowWhere stories live. Discover now