final

70 15 4
                                    

Tam olarak çıkmaya başlayalı altıncı ayımızı doldurmuştuk ve bu süre zarfında aynı evde anlaşamadığımız konular olsa bile sakin davranmayı becerebilmiştik.

Stresli olmadığımız herhangi bir durumda sakin kalabildiğimiz için genellikle tartışmalarımız, karşılıklı iki üç cümlede bitiyordu.

Bu süre zarfında ikimizi gözlemlemek için çok sürem olmuştu ve neticesinde gerçekten Minho ile evlenmek için her konuda hazır olduğumu hissetmiştim. Zaten halihazırda altı buçuk ay kadar bir süre zarfında beraber yaşamaya alışmıştık bile. Hatta ilişkimizin ilk ayından sonra beraber uyumaya da başlamıştık.

Ben işime devam ederken Minho öğle aralarında ya beni alıp güzel bir yerlere götürüyordu ya da lezzetli hazır yemekler alıp hastaneye geliyordu. Özellikle hazır yemekler alıp beni beklediği zaman sırada bekleyen hastaların biraz uzağında dikiliyordu ki erkek hastalara özellikle de Jaemin'e göz kulak olabilsin.

Bunu yapmasına gerek olmadığını anlatsam da kıskanç kişiliği bana kulaklarını tıkıyordu.

Bugünü -altıncı ayımızı- kutlamak için bir plan yapmıştık. Bir hafta öncesinden tüm planı hazırlasak da üç gün öncesinde annemlerin geleceğini duyduğumuzda tüm planlarımız boşa gitmişti. Babam sevgili olduğumuzu bilmediği için gelmelerini erteleyememiştik ama her planı ilmek ilmek işlemesine rağmen Minho hiçbir şey dememiş hatta mutlulukla kabul etmişti.

Aileme olan sevgisi gerçekten içimi yumuşatıyordu.

Özellikle annemi çok sevdiğinden ve babamın dominant karakterinden tırstığından bahsediyordu bana. Tabii tek tırstığı kişinin babam olduğunu, başka hiçbir varlıktan korkmayacağını eklemeyi de unutmuyordu.

Annemler bu sabah erkenden yola çıkacaklarını belirttikleri için yola çıktıklarını tahmin ettiğimiz saatten iki saat sonrasına alarm kurmuştuk. Ben uyanmış ayılana kadar tavanı izliyor aynı zamanda da Minho'dan öncesi ve sonrası gibi bir milatı gözden geçiriyordum. Minho yanımda uyuyordu. Suratımı ona çevirdim bu sefer. Suratı bana dönüktü ve elini yanağına yasladığı için kayan yanağı ve şişen dudakları dikkatimi çekti.

Çok tatlı duruyordu.

Gözlerinin üzerine düşen saçlarını nazikçe kenara ittim ve uzanıp sakince alnından öptüm. O sırada gözlerini açtı ve birbirimize hala çok yakınken birbirimizin gözleri içine baktık. Bir süre sonra gülümsedi dudağının kenarıyla. "Bekliyorum beni ne zaman uyandıracaksın diye!"

Güldüm. "Uyanık mıydın?"

Kafa salladı sadece. Kolunu benim yastığıma doğru uzattı ve ben de başımı onun koluna yasladım. Bedenlerimiz hala birbirlerine dönükken ince kolumu onun kalın gövdesine sardım. O da eliyle nazikçe saçlarımı okşamaya başladı. Bu hareketi yaptığı anda gözlerimi kapattım.

"Seni eve bırakmamı ister misin, baban seni burada görürse pek hoşlanmayabilir?"

Başımı iki yana salladım. "Piknik yapacağız diye konuşmuştuk ya. Direkt ormanın konumunu atarız. Hem ben bugün söyleyeceğim zaten babama."

Gözlerini kocaman açtı ve sesini benimkisi gibi incelterek konuştu. "Bana nasıl haber vermezsin?"

Kendi annesine onun deyimiyle ne kadar dünyalar güzeli dünyalar tatlısı bir kız ile tanıştığından bahsedip telefonu bana çevirdiğinde aynı tepkiyi vermiştim. O bir erkek çocuğu olarak ailesine beni anlatmaktan asla çekinmiyordu. Ailesinin kaç yaşında olursa olsun destekleyecek bir yapıları vardı. Tabii Minho'nun dediğine göre; eğer bir kız kardeşi olsaydı asla Minho kadar rahat olamazdı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 21 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

red ;; lia + lee knowWhere stories live. Discover now