0.3

122 19 4
                                    


"Anne üzgünüm, alamadım o mamayı. Bugün hastaneye yakın marketten bakıp alacağım. Şimdilik evde idare edebiliyorsunuz değil mi?"

Annemin 'hm hm' diyerek onayladığını duyduğum için içim rahatlamıştı. Derin bir 'oh' çektim. Çok sevgili (!) ev sahibim evde herhangi bir evcil hayvan kabul etmediği için kedimi ağlaya ağlaya annemlerin evinde bırakmıştım. Şu sıralar da evde biriktirdiğimiz birkaç mamadan azı kaldığı için karış karış mama arıyorduk.

Genelde en çok bu mama markası tercih edildiği için de her zamanki gibi çoğu markette bulunamıyordu.

Karşıma çıkan markete giriş yaptım ve hemen mama bölümüne girdim. Ve, işte bu! Rafta kalan son iki tanenin ikisini de elime aldım. Mutlu ve ağzım kulaklarımda halimle kasaya doğru yürüdüm. Biraz ağır olsalar da sorun değil, en azından güzel yavruma bir süre daha verebilirim bu mamayı!

Kasa sırası bana geldiği anda kasadaki kız suratıma bakarak gülümsedi. "Siz de sanırım karış karış bu mamayı aramışsınız." Gülümsedim bu sefer. "Aynen öyle, çok zor bulması."

"Aslında herkes ihtiyacı olduğu an gelip alsa ve bunu yarışa çevirmese, kimse mağdur olmayacak. Ve eminim ki buraya gelip paket paket bu mamayı alan herkesin evinde mutlaka en az bir paket daha vardır."

Kızın söylediği cümleler çok haklı geldiği için bir süre suratına bile bakamadan kafa sallamakla yetindim. Sonrasında söylediği fiyatı uzattım ve fiş için bekledim. Kız haklı ama muhtemelen bir kedisi yok ve ülkemizde şu an satış rekorları kıran bu mamanın hem fiyat performans olduğundan hem de kedimin bayıla bayıla yediğinden haberi yok.

Uzattığı fişi aldım ve cebime attım. Kasada duran mama paketlerini yüklendim hemen ardından. Elinde bir adet çikolata bulunan genç çocuğu bekledim. Çikolatası kasadan geçti ve parayı uzattı. Fişi bile beklemeden geçip gitti. Hatta öyle çabuk yaşandı ki o an, bir an bana kapıyı açması için o çocuğu beklediğimi unuttum ve maalesef ki diğer bir müşteriyi beklemek zorunda kaldım. Eğer elimdeki paketleri yere koyup kapıyı açarsam sırf yere değdikleri için evin kilerine bile bu mamaları koyamam, annemin bu konuda katı olduğu gerçeğini unutamam.

Ben çikolatasını alan gençten sonraki müşterinin sepetindekilerin kasadan geçmesini beklerken bir kadın girdi içeri. "Pardon! Bakar mısınız?"

Neyse ki ona seslendiğimi anladı ve kafasını çevirip baktı. Gülümsedim sevimli gözükmeye çalışarak. "Kapıyı açabilir misiniz birkaç dakikadır bekliyorum da burada?"

Gülümsedi o da. Kapıya kadar yaklaşıp sonuna kadar açtı ve bekledi dışarı çıkmamı. Tam olarak çıkmadan teşekkür ettim ve sonunda dışarıdaydım artık. Elimdeki mamalar ağır gelmiş olacak ki sırtımı biraz geriye yaslayarak yürümeye başladım. Birkaç adım ardından karşıma dikilen kişinin suratına bakamadan ellerimde bir soğukluk, omuzlarımda bir rahatlık hissettim.

Evet, ellerimle taşıdığım mama paketlerini şu an başka eller taşıyordu. Tam karşımda kahverengi saçları, üstüne tam oturan üniforması, gülümseyen dudakları, kısılan gözleri ile tam karşımda Lee Minho duruyordu. Üstelik ben onu incelediğim anda gözleri üzerine düşen saçları geriye gitsin diye kafasını geriye yatırdı hızlıca. Çok geçmeden de gülümsemesi solduğuna göre ona yeterinde ciddi baktığım kanısına varabilirim. Amacım ciddi bakmak değil incelemekti ama o, bu durumu bu şekilde algılamasa daha iyi.

"Ağır değiller mi? Lütfen bana ver." dedim. Başını iki yana sallayıp gözleri kısık şekilde "Hayır!" dedi. "Sen mesai saatleri içinde değil misin?"

Soruma karşılık iç çekti. "Daha sabah saatleri, bak sen de başlamamışsın mesaine. Hem ben öğlen yemeğimi şimdiden almak için gelmiştim." Kaşlarımı kaldırdım. "Her gün market yemekleriyle mi besleniyorsun?" Kafa salladı. Belki sadece mimikleri yerine jestlerini de kullanmak istiyordur ama ben buna engel olmuş gibi hissediyorum.

red ;; lia + lee knowजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें