9-ANNE FERYADI

208 26 153
                                    

Merhaba merhaba merhaba:) Yepyeni bir bölümle sizlerleyim. Oy verip yorum yapmayı unutmayınız lütfen. Çünkü gerçekten etkileşim aldıkça motive oluyorum. Ben size sadece bir kitap yazmıyorum, size gerçekten bazı duyguları hissettirip kalbinize dokunmak istiyorum. Ve bunun daha çok kişiye ulaşmasını istiyorum. Oylarınız ve yorumlarınızla kitabın keşfedilmesi ve daha çok insanın kalbine dokunma şansına sahip olmamı sağlıyor. Sizi daha fazla oyalamdan bölüme geçelim. Yazım yanlışım varsa şimdiden özür dilerim:)



Keyifli okumalar dilerim :)



Bölüm Şarkısı: Anne Ben Geldim-Selda Bağcan

Anne kelimesinin anlamını hiçbir zaman bilmeyecek olmanın yükünü taşırdık biz omuzlarımızda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Anne kelimesinin anlamını hiçbir zaman bilmeyecek olmanın yükünü taşırdık biz omuzlarımızda. Bir annenin sıcaklığının yüreği nasıl ısıttığını bilmezdik biz. Saçlarımızı şefkatle okşayan bir annemiz olmamıştı. Gözlerimizin içine sevgiyle bakan, koynuna alıp uyutan o kadın yoktu.

Bazılarımız annelerimizi hiç görmemiştik bile. Kiminin hayatta ilk aldığı soluğu annesinin son nefesi olmuştu. Kimileri annleri tarafından bir çöp konteynerina, sokağın her hangi bir köşesine atılmıştı canice.
Birinin annesi kızını hastaneye yetiştirmeye çalışırken kaza geçirip ölmüştü. Diğerinin annesi gözlerinin önünde intihar etmişti. Daha küçükken, küçücükken annelerimizin sıcak kollarından mahrum kalmıştık biz. Annesizlik, bir zehir gibi geçmişin damarlarından geleceğe uzanıp her birimizin içindeki o derin yaraya sebep olmuştu. İyileştiğini sandığımızda acıyla sızlayıp kanamaya başlayan bir yaraya. Kimimizin kabuslarına işlenmiş kimimizin atamadığı feryatlarına gizlenmişti annesizlik.

Biz öldüğümüz zaman mezarımıza gelip göz yaşlarını bahşeden bir annemiz olmayacaktı. Hiç olmamıştı. Kendi ellerimizle onlarca beden gömmüştük bu toprağa ama hiç birinin başında bir anne feryadı duyulmamıştı. Duyulmayacaktı.

Çünkü biz zaten doğduğumuz andan itibaren annesiz kalmış eksik çocuklardık...

Ama şimdi yanı başımızda feryatlar içinde göz yaşı döken bir anne vardı. Oğlunun bedeninin üstüne atılan her toprağa acıyla bakan bir anne. İçinden, kendinden bir parçayı toprağa verirken hunharca ağlayan bir anne. Belki de büyütürken gözünden bile sakındığı oğlunu gözlerinin önünde toprağa veriyorlardı. Onu anlayamazdım, anlayamazdık. Biz bir annenin sevgisini bile bilmezken, bir annenin yaşadığı acıyı anlayamazdık.

Gökyüzündeki gri bulutlardan arsızca dökülen yağmur damlaları annenin göz yaşlarına karışıp, toprağa gömülüyordu. Bakışlarımı Tuğrul'un annesinden çekip, yanımda öfkeden ve acıdan kaskatı kesilmiş bedene çevirdim. Tuğrul, Kargın'ın geçen gün kaybettiğimiz adamının adıydı. Ona döndüğümü hissetmiş gibi hızla başını bana çevirdi. Gözlerinde siyah gözlük olduğu için kahvelerinden geçen duyguları göremiyordum ama biliyordum. Topraklarında onu tanıdığımdan beri görmeye en aşina olduğum öfkenin ateşi yanıyordu. Başını varla yok arası Tuğrul'un annesine çevirmiş sonra tekrar bana dönmüştü. Suçluluk hissediyordu, acı çekiyordu. Yanında ki adamı toprağa vermenin ağırlığını çok iyi bilirdim. Sırtını dayayıp çatıştığın, belki de seni defalarca ölümün eşiğinden çekip kurtaran birine veda etmek ezberlemek zorunda bırakıldığım bir duyguydu. Kargın'ın şuan hissetiği suçluluk duygusu hiçbir zaman sönmeyecekti. Yanımda öylece sessiz kaskatı kesilmiş bedeniyle bekliyordu. Oysa içinde kendiyle verdiği bir savaş vardı.

YOL- İLK ADIM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin