1.2

8K 262 61
                                    

"İşte böyle oldu Makbule Teyzem," dedim elimdeki çekirdeği çitleyerek. "Sayende gittim bu çocuğa yazdım."

Ne mi yapıyordum?

Karşımda hasta yatağında yatan ama dediklerimi merakla dinleyip elindeki çekirdekleri çitleyen Makbule Teyze, onun yanında da elinde çekirdekle anlattıklarımı dinleyen Bengü'ye her şeyi Fatih Portakal edası ile anlatıyordum.

"Hayırsız, kızım bundan hayır gelmez sana," dedi umarsızca bakarak. Yaşlı gözleri yorgundu, yanakları sarkmıştı ama bu kadar hastalığına rağmen kırmızı ruj sürüyor ve kırmızı ojesini yanından ayırmıyordu. Yatağın köşesinde duran topuklu ayakkabıları unutmamalıyım...

"Ama bana çikolata alacaktı," dedim dudaklarımı bükerek.

"Alırım kızım ben sana, üzülme sen." ona garip garip baktım bu kadın kısmetimi kapatacaktı biraz daha. Kötü kadın.

"Şey," dedi Bengü. Ben ve Makbule Teyze ona dönüp baktık, sohbetin başından beri ağzını açmamış sadece dinlemişti. "Ama burada haklı olan Ayaz bey, sonuç olarak onu sen rahatsız etmişsin." çekinerek söylediği şeylere ben ve Makbule Teyze ateş ederek baktığımızda yerine sindi.

"Ama yakışıklı," dedim tekrar şansımı deneyerek. "Bak bence yeterli bir sebep bu Makbule Teyze."

"Evet bence de yeterli bir sebep." Bengü beni desteklemek için hızla kafasını sallayarak bunu söylediğinde gözüme çok tatlı gözükmüştü. Ama bozuntuya bakmadan çekirdeğimi sertçe çiğneyerek poşete attım kirini. Gözlerimi devirmeyi de ihmal etmedim.

"Kızım o bir erkek." dedi sertçe.

"Aksini iddia etmedim ki Makbule Teyze." söylediğim şeyle Bengü gülmemek için kafasını çekirdek torbasının içine sokacaktı az daha.

Makbule Teyze ise elindeki çekirdek kirini üzerime fırlattı. "Deli kız, bu bile güvenmemen için büyük bir sebep!" neden haklı haklı konuşuyordu.

"Ne yapayım evde kırmızı rujum, ojem ve topuklu ayakkabılarım ile mi yaşayayım ölene kadar?" ben bunu söyler söylemez Makbule Teyze eline topuklu ayakkabıyı aldı. Elimdeki çekirdek poşetini endişe ile Bengü'ye fırlattım, sanırım çekirdekler başından aşağıya dökülmüştü.

Ayağa kalkıp koştuğum için net görmemiştim, çünkü peşimden fırlatılan bir topuklu vardı. Kapıdan çıkar çıkmaz önüme gelen ilk kişinin arkasına geçtim.

Sonrasında "Ah!" diye bir ses duydum. Ve duyduğum gülme sesleri ile kafamı usulca kaldırdım. Arkasında durduğum kişinin belini sıkıca tuttuğum için hemen bıraktım.

Karşımda elini karnına koyarak gülen bir âdet İbocan vardı, İbocan burada ise...     

Hadi canım!

"Ahu ne zaman çıkacaksın arkamdan?" duyduğum ses ile yüzüme tatlı bir gülümseme kondurdum. Hızla saklandığım yerden önüne çıktım.

Boşuna demiyorum Bay Kapı diye kapı gibi çocuktu maşallah.

"Aa!" dedim otuz iki diş sırıtarak. "Sen mi geldin hoş geldin." kafasından kan mı akıyordu onun. Allah'ım al canımı!

"Ne oluyor burada?" dedi sinirli sesle. Kapının önünde durduğumuz için bir başındaki çekirdeklerle duran Bengü'ye, bir kırmızı ojeli parmakları ile yüzünü şaşkınca kapatan Makbule teyzeye, bir de gülmemek için biz hariç her yere bakan İbocan'a baktım.

Elim ile Makbule teyzeyi gösterip "O beni öldürmeye çalıştı." dedim hızla. "Kaçtım. Son anda canımı kurtardım. Sayende. İnanıyor musun az daha ölüyordum. Valla bir süper kahraman gibi yardımıma yetişip kaslı bedenini önüme siper ettin," elim ile koluna yavaşça vurarak "Kahramanım!" dedim son harfini uzatarak.

SON AN | Texting ✓Where stories live. Discover now