4.9

4K 167 122
                                    

Hissettiğim duygunun adı huzurdu, sonsuz bir huzur. Gözlerimi açtığımda hâlâ Ayaz'ın göğsünde uyuduğumu gördüm, kulağım uyuduğum şekilde Ayaz'ın kalbine dayalı duruyordu. Onun kalp atışlarını hissetmek çok güzeldi.

Gerçekten aşk bu muydu? Sevdiğin kişinin, kalp atışlarını duymanın sevinci miydi? İlk kez hissettiğim bu duygular bana hem çok yabancı hem de bir o kadar yakındı.

Ayaz'dan biraz uzaklaşmak istedim ama çok zordu, bir elini belime koyup beni sıkıca sarmıştı diğer eli ise saçlarımda duruyordu, gece ben uyusam da saçlarımla oynamaya devam etmişti. Ne zamana kadar devam ettiğini takip edememiştim, belki de sabaha kadar saçlarımla oynamıştı çünkü onun dokunuşlarını her saniye hissetmiştim. Belki saçlarıma her dokunduğunda küçüklüğündeki o çocuğa dönüyordu, bilmiyordum.

Ayaz'ın belimde duran elinin altından yavaşça sıyrıldım, elleri yatağa düştüğünde kaşlarını çattıp ellerini boş yatağın üzerinde gezdirdi, bir şeyler mırıldandığında ellerimi saçlarının arasına geçirip yavaşça okşadım bir süre sonra tekrardan uykuya daldığında odadan çıktım.

Parmaklarımın ucunda yürüyüp mutfağa vardım, bugün kahvaltıyı ben hazırlamak istiyordum. Yavaşça hazırlık yapmaya başladığımda bir yandan da şarkı mırıldanıyordum, reçelleri masaya dizdim yumurtaları ocağın üzerine koyup haşlanmaya bıraktım. Dolaptan domatesleri çıkardım, yıkandıktan sonra doğramaya başladım.

Belime dolanan ellerle irkildim. "Günaydın." dedi Ayaz uykulu sesle. Kafasını omzuma bir kedi yavrusu gibi sürttü. Elimdeki bıçağı bırakıp gülümseyerek ona doğru döndüm, ellerinin arasından hâlâ çıkmamıştım, uykulu hâlini görmek istiyordum.

Ayaz'ın çekik olan gözleri yeni uyandığı için kısık şekilde bakıyordu, siyah kıvırcık saçları dağılmıştı, yaramaz bir erkek çocuğu gibi duruyordu. Çok tatlıydı. Uyku mahmuru bile yakışıklıydı adamın. "Günaydın." dedim her harfini uzatarak.

Ayaz neşeli halimle gülümsedi, mutfağa baktı "Beni neden uyandırmadın, sana yardım ederdim. Sen neden zahmet ettin ki yavrum." dedi azarlar bir tonda. "Ya," dedim onun bu hallerine düştüğümü belli ederek. "Ben hazırlayayım dedim, ayrıca sabah sabah böyle mi olunur, bende de kalp var." dediğimde Ayaz sözlerimi bitirdikten sonra kafasını omzuma sürttü.

Kafası hâlâ omzumda dururken bakışlarını yüzümde gezdirdi, "Sabah sabah böyle bir güzellik mi olur, bende de kalp var." dediğinde kızarmaya başlamıştım. Şu an çok tehlikeli bir pozisyonda duruyorduk, Ayaz ellerini belimi sarmıştı ve kafası omzumda duruyordu sıcak nefesi boynumu sıyırıp geçiyordu, ben ise put gibi donup kalmıştım. "Hmm, birileri utanınca daha bir güzel oluyormuş." dediğinde bir hışımla onu ittim.

Benim tanıdığım Ayaz bu değildi, bu çocuk göreve gidip geldiğinde bir dönmüştü. Ne oluyordu? "Ayaz sen bu kadar açık sözlü değildin, göreve gittin geldin bir şeyler olmuş." dedim düşüncelerimi açıkça itiraf ederek. Ayaz ittiğim yerde durmuş sırıtarak bana bakıyordu. "Allah Allah, ne oluyor ya?" saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirip gözlerimi onun üzerinden çektim.

"Görevde bir şeyi daha net anladım," dedi burukça. Aniden sesinde olan değişimle bakışlarımı tekrardan ona çevirdim."Benim mesleğim askerlik Ahu'm, kolay bir iş değil. Ömrüm ne kadar uzun olur bilmiyorum, bugün varım yarın yokum. Eğer ben sana bugün seni sevdiğimi söylemeyeceksem ne zaman söyleyeceğim, yarınımın garantisi var mı?" dediğinde boğazıma bir yumru oturmuştu. Gerçeklerin verdiği acı can yakıcıydı. Aslında bu durum sadece onun için geçerli değildi, hiç birimizin yarın için bir güvencesi yoktu ancak bu gerçeği çoğumuz atlıyorduk. "Yarınımın garantisi yok ama sana olan aşkım sonsuz, seni sonsuza dek değil son anıma dek seveceğim."

SON AN | Texting ✓Where stories live. Discover now