2.1

6K 226 20
                                    

Çalan zil ile yorgana sarılı bir şekilde kapıyı açtım. Karşımda elinde poşetlerle duran Bengü vardı.

"Hoşgeldin," dedim gülerek. O da aynı şekilde karşılık verip, "Hoşbulduk," dedi.

İçeriye geçtiğinde poşetleri mutfağın tezgahına yerleştirdi. Ben dayanamadan yaprak sarma olan kutuyu açtım, ağzıma bir tane sarmayı keyifle attım. "Bengü sen bu işi biliyorsun. Valla seni alan yaşadı," dedim.

"Afiyet olsun." dedi tatlı tatlı gülümseyerek. "Acele ile anca bunları yapabildim, önceden haberim olsaydı daha fazla şey yapardım." bu kadar şey bile fazlaydı.

"Bunlar yeter de artar bile eline sağlık," üstümdeki yorgana biraz daha sarıldım.

Bengü elini alnıma koyarak ateşime baktı, "Ateşin normal," dedi.

Sadece biraz üşüyordum, o da normaldi beklenmedik hızda iyileşmiştim. Yani tam olarak iyileşmiş sayılmam ama daha erken sürede kendime gelmiştim. Ayaz sağolsun.

Sarmaları tabaklara dizdi Bengü, aynı şekilde sigara böreğini ve ıslak kekleri de ben ise mutfak masasının yanında duran sandalyeye oturmuş varlığım ile ona destek oluyordum. Varlığım yeterdi dimi?

"Ay ellerine sağlık." dediğimde Bengü çayı bile ocağa bindirmişti. Tabakları salondaki masaya götürüp dizmeye başladı, her şeyi özenle ve hızla yapıyordu.

Bana dönüp "Ahu sen geç otur yorulma, zaten hastasın." dedi. Ona minet ile bakıp salona geçtim. "İstersen geç bir duş al, kendine gelirsin." dediğinde ona hak vererek odama geçtim, dün gece yağmur yüzünden ıslanmıştım şimdi bir duş alıp kendime gelsem çok iyi olacaktı.

Dolaptan iç çamaşırlarım, siyah bir tayt ve üstüne bol, kalçamın biraz daha altında biten beyaz yünlü bir kazak çıkarmıştım. Odamdaki ebeveyin banyosuna geçip suyu açtım. Su hazır olunca kısa ama temiz bir duş aldım. Banyodaki bornozlardan birini giydim, dolaptan havlu çıkarıp saçlarımı iyice kuruladım.

Kıyafetlerimi giydim, saçlarımı kurutma gereksinimi duymadan taradım ve küçük bir topuz yaptım. Ayaklarıma Miki mouse'lu panduflarımı geçirmeyi de ihmal etmedim. Artık daha iyi hissettiğim kaçınılmaz bir gerçekti. İşim tamamen bittiğinde içeri geçtim, Bengü masayı tam anlamıyla donatmıştı.

Hazır alınmış minik çikolatalı kurabiyeler, yaprak sarma, ıslak kek, sigara böreği. Her şey o kadar güzel görünüyordu ki, bu evime taşındığımdan beridir masam ilk defa bu kadar yemek ile doluyordu. Normalde hep hazır ya da basit yemekler yapardım tek başıma olduğum için. Şimdi böyle görmek aile sıcaklığını yeniden hissettirmişti.

Bengü elinde çaydanlık ile gecti, masanın üzerine yerleştirdiğinde zil çaldı. "Ben bakarım," deyip kapıya yöneldim. Kapıda duran İbocan'a gözlerimi devirdim. Simsiyah giyinmişti, kumral saçlarını özenle taramış, yeni tıraş olmuştu losyon kokusu fazla fazla geliyordu. "Ölüyor muyum? Cenazeye gelir gibi giyinmişsin." diye ona takıldım.

Eli ile kendi kendini baştan aşağı işaret etti. "Nasıl olmuşum?" dedi çapkınca göz kırparak.

Baştan aşağı onu süzdüm minik bir ıslık çalarak, "Jilet." dedim. Botlarını çıkarttı, elindeki poşetleri bana uzattı gerçekten de bitter çikolata almıştı ama bir kutu değil çoğu markanın bitter çikolatalarını kutu kutu almıştı.

Şaşkınlıkla poşete baktığımı görünce, "Hangisini sevdiğini bilmediğim için benim tercih ettiğim markaları aldım." diye küçük bir açıklama yaptı ama burada tüm markalardan vardı.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandım. İçeriye geçtiğinde kapıyı kapattım.

"Senin için tüm zulamı patlattım hadi yine iyisin." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Benim için mi?" diye ima yaptım ama salona geçtiğimiz için İbocan yavaşça boğazını temizleyerek Bengü'nün varlığını hatırlattı. Bengü İbocan'a bakıp gözlerini utanarak kaçırdı, İbocan'ın hoşuna gidiyordu Bengü'nün utanması.

Yüzünde keyifli bir sırıtma oldu, "Sana da merhaba Bengü." dedi onu daha fazla utandırarak. Araya girdim, Bengü benim arkadaşımdı sahipsiz değildi, bu adam arkadaşıma böyle davranamazdı. Bir de bayıl istersen Ahu.

"Bengü İbocan beni ziyarete gelmiş geçmiş olsuna, çok iyi niyetlidir." dedim gülümseyerek. İbocan bana bakıp göz devirdi ben hâlâ gıcık gıcık gülüyordum, poşetleri mutfağa koydum. Tekrar içeriye döndüğümde İbocan direkt Bengü'ye, Bengü ise İbocan hariç her yere bakıyordu. Bengü'nün yanına geçip oturdum.

Sessizliği bozan ben oldum, "İbocan Ayaz nerede?" dedim.

Gözlerini nihayet Bengü'nün üstünden alıp bana baktığında "Anlamadım ne?" diye sordu. Gerçekten mi?

"Ayaz nerede?" dedim tekrardan.

"O gelir birazdan işi vardı," dediğinde anladım der gibi kafamı salladım.

Herkes susmuştu, ortamda anlamsız bir sessizlik oldu birkaç dakika sonra zil çaldı, kaçmak adına "Ben bakarım," deyip hızla kapıya doğru gittim. Bende iyice kapıcı Cafer oldum.

Dünden beri kaç kere kapıyı açtığımı saymadım. "Hoşgeldin." dedim son harfini uzatarak.  Karşımda Ayaz vardı. Kamuflaj pantolon ve üstüne giymiş olduğu ince siyah tiriko kazakla çok iyi duruyordu, o künyeyi unutmayalım...

"Nasılsın?" dedi, merakla. Beni baştan aşağı süzdü, gözleri saçlarıma gelince kaşlarını çattı. "Saçlarını kurutmadan mı dolaşıyorsun?"

Elim istemsizce saçlarıma gitti, "İyiyim." dedim rahatlıkla. "Sayende," diye ekledim. Yüzü yumuşamış, hatta adını bilmediğim bir duygu gelmişti yüzüne. "Teşekkür ederim," deyip ona sarıldım.

Mutlu olwak kekdkkskdks

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.

SON AN | Texting ✓Место, где живут истории. Откройте их для себя