1.8

6.3K 227 8
                                    

Duyduğum zil sesi ile kafamı yastığa daha çok gömdüm. Bu sefer telefon da çalmaya başladı gördüğüm isim ile telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim Ayaz." sesim çok kısık çıkmıştı, boğazım da fazlasıyla acıyordu.

"Kapıyı açar mısın Ahu?" dediğinde ofladım. Yorgana sarılı bir şekilde ayağa kalktım yorganı bedenime sarmıştım, çok üşüyordum. Kapıya doğru yavaş yavaş yürüdüm, kapıyı açtığımda elinde bir tencere ile duran Ayaz vardı, içinde ne olduğunu bilmiyordum ama üstünden sıcak dumanlar yükseliyordu. Kapıdan çekilip içeriye doğru yürüdüm.

Ayaz kapıyı kapatıp arkamdan geldi salona geçtiğimde o da mutfağa girdi, Amerikan mutfak olduğu için şuan ne yaptığını görebiliyordum. Elindeki tencereyi ocağın üstüne koydu, ardından bana doğru geldi. Yorgana sarılı halde koltuğa oturmuştum.

Kamuflaj pantolonunu giymişti, bluzu yine yoktu onun yerine siyah bir atletle duruyordu. Bu adamın bluzu yok mu?

"Şimdi nasılsın Ahu?" deyip eli ile ateşime baktı. "Yanıyorsun." dedi endişe ile. "Hadi kalk hastaneye gidelim." söylediği cümle ile yorganı üstümden çekmeye çalıştı.

Ancak yorgana sıkı sıkı sarıldım "Ayaz çok soğuk." dedim.

"Hastaneye gidelim," dedi direterek.

"Olmaz gitmem." dedim korkuyla. Ayaz bana durup baktı. İğneden korktuğumu anlamamıştı değil mi? Doktor olmam iğneden korkmadığım anlamına gelmiyor tamam mı?

"Sen iğneden mi korkuyorsun?" dedi şaşkınca. "Ama sen doktorsun."

"Şey, evet." dedim yorgana daha da sarılarak. "Doktor olmam da korkmayacağım anlamına gelmez."

"Ahu." dedi sıkkınca nefesini vererek. Ne yapacağını bilmiyordu, beni zorlamak da istemediği için durmuştu.

Ona yol göstermek adına elim ile ilaç kutusunu gösterdim. "Orada ilaç var, onu içince kendime gelirim." dediğim kutuyu önüme getirdi. İçinden en keskin ağrı kesicilerden birini aldım, Ayaz bana masanın üzerinde duran şişeyi bana uzattı. İlacı ağzıma atıp suyu da içtikten sonra şişeyi Ayaz'a teşekkür ederek uzattım.

Ayaz mutfağa girip tencerenin kapağını açtı, dolabın içine baktığında bir tepsi bir de kase çıkardı. Tencereden çok güzel bir koku eve yayılmıştı. Çorbayı kaseye boşalttı, önümdeki sehpaya oturduğunda tepsi kucağında duruyordu.

"Evet senin için çorba yaptım. Bence beğenirsin, elim lezettlidir." bu dediğini kararsızca söylemişti, inşallah zehirlenmem.

Yorganı üşüsem de üstümden attım, vücut ısımın dengelenmesi lazımdı. "Yemesem?" dedim çekinerek, söylediğim şey ile yüzü düşmüştü ama canım gerçekten bir şey yemek istemiyordu.

Belli etmemeye çalışarak "Yemen gerekiyor, aç karnına da ilaç içtin. Soğumaya başlıyor." dedi çorbayı göstererek içinden sıcak dumanlar çıkmaya devam ediyordu. Pes ederek elime tepsiyi alıp çorbayı içmeye başladım, tadı gerçekten güzeldi.

"Teşekkür ederim," dedim Ayaz'a gülümseyerek. "Hem yemek hemde dün gece için."

Ayaz kafasını salladı "Teşekkür etmene gerek yok." dedi mütevazıca.

Ayaz önümdeki tepsiyi alıp mutfağa gitti, tezgaha koyduktan sonra tekrar döndü. Ağzını bir şey söylemek için açmıştı ki telefonu çaldı, "Efendim İbocan," dedi gülerek.

"Evet gördüm sürprizini." dedi bana bakarak, kafasını sağ omzuna doğru yaptırmıştı. Yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. "O da şu anda yanımda." dedi, karşı tarafı dinlediği yüzü önce şaşkın bir hâl aldı sonra utanarak gözlerini kaçırdı. Ne dedi bu çocuk?

"Kes İbocan." karşıda İbocan'ın dediği ile yüzünü astı, "Geliyorum." dedi.

Bana baktı "Benim gitmem gerekiyor, acil bir durum olmuş." dediğinde anlayışla kafamı salladım. Kararsız olduğu yüzünden belliydi gidip gitmemek arasında kalmıştı. "Acil bir şey olursa hemen ara o an hiçbir şey umrumda olmaz gelirim." dedi en sonunda.

"Görüşürüz Ayaz dikkat et." dedim sıkıntı ile. Biraz daha kalsa iyi olabilirdi. Yorgunca koltuğa uzandım yanıma gelerek üstümü örttü, yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına koydu.

"Görüşürüz," dedi, kapıyı yavaşça kapatıp çıktı.

Uyku beni esiri olarak aldı.

SON AN | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin