5.4

2.2K 119 94
                                    

"Ben kız tarafıyım." dedi İbocan. "Hiç kusura bakma komutanım, ben kardeşimin tarafındayım." dediğinde Ayaz kafasını salladı.

"Satılacağımı bekliyordum ama bu kadar hızlı değildi." dedi hepimiz gülmeye başladık. Ayaz, ben, İbocan ve Bengü hep beraber oturmuş bu akşam olacak söz hakkında konuşuyorduk.

Evet. Bu akşam benim ve Ayaz'ın nişanı vardı. Her şey hazırmış gibi biz oturmuş İbocan'ın kız tarafı mı erkek tarafı mı olup olacağını tartışıyorduk.

"Ahu biz daha kuaföre gideceğiz, bak kendi evinde olacak nişanına geç kalacaksın." diyen Bengü'ye hak verdim, nişana birkaç saat kalmıştı ve biz hâlâ hazır değildik.

"Tamam tamam kalkalım." dedim toparlanarak. Çalan telefonumu kulağıma götürerek açtım, "Efendim Nalan abla," dedim.

Sinirle konuşarak "Ayaz nerede, bütün timi burada kendi yok." dedi burnundan soluyarak. Tim erkek tarafı olarak gidecekti ama anlaşılan çok erken gitmişlerdi.

Ayaz'a baktım o da toparlanıyordu "Geliyor geliyor, kalktı, yolda hatta kapıda." dedim hızla. "Çabuk gelsin! Gelenler destek mi oluyor köstek mi belli değil! Anlamadığım şeyler dönmeye başladı evde!" dediğinde aklıma evde şu anda bulunan tablo canlandı. Mert'e her türlü yürüyen Turan, her şeye katılan Gökalp, olanları izleyen Haso, herkesi toparlamaya çalışan Ahmet, hormonlar yüzünden duygu seli yaşayan Esra abla ve bu olanları anlamaya çalışan Nalan abla...

Tam bir kıyamet!

Hızla telefonu kapattım, "Ayaz eve ışınlanman gerekiyor!" dediğimde Ayaz sorgulamadan kafa salladı çünkü Nalan ablanın sesi kapalı hoparlörden dahi duyuluyordu.

Çalan kapı ile elbisemi elimle bilmem kaç bininci kez daha düzelttim. "Nasıl gözüküyorum?" dedim Bengü'ye doğru.

"Ay çok güzelsin, maşallah." dedi. "Hadi kapıyı aç." dediğinde yavaşça kapının kolunu indirdim. Ayaz tam karşımda elinde papatya buketi ve çikolata ile duruyordu. Takım elbise giymişti, saçlarını özenle şekillendirmişti, çok karizmatik gözüküyordu.

O da benim ona yaptığım gibi beni baştan aşağıya süzdü, üzerimde su mavisi bir elbise vardı, eteğin kesimi dizlerimin biraz üstünde bitiyordu tülleri elbisenin eteğine hafif bir hacim kazandırmıştı. Yok derecede göğüs dekoltesi vardı daha çok ince askıları sayesinde omuzlarımı ön plana çıkaran bir elbiseydi. Sade ve şık olduğu için bu elbiseyi tercih etmiştim. Ayaz'ın hayranlık dolu bakışlarını görmek açıkçası beni utandırmıştı.

Babam hafifçe boğazını temizlediğinde Ayaz kendini toparlayarak çiçeği ve çikolatayı uzattı. Teşekkür ederek aldığımda içeriye davet ettim. Herkes teker teker içeriye geçti, gerçekten bütün tim gelmişti.

Oldukça kalabalık şekilde içeriye geçtiğimizde bütün salon dolmuştu, ben ise sandalyeye geçip oturdum. İçeriye bir sessizlik çöktüğünde babam boğazını temizleyerek "Nasılsınız Gülsen hanım?" dedi nazikçe Ayaz'ın annesine.

"İyiyim Mehmet bey, çok şükür siz nasılsınız?" dedi aynı şekilde karşılık vererek. Çok güzel bir kadındı, sarı kısa saçları vardı yüzü geçen yıllara rağmen yaşlanmamış gibiydi, yeşil gözleri kendine hayran bırakacak türdendi.

"Bizde iyiyiz çok şükür." dedi babam. Klasik konuşmalar geçtikçe yerimde heyecandan kıpırdanıyordum. Bengü kaş göz yapıp mutfağa çağırdığında sessizce mutfağa gittim.

"Hadi bakalım bu işin en güzel yanı," dedi arkamdan gelen İbocan. Yüzünde şeytani bir gülüş vardı. Hiç iyi şeyler olmayacaktı...

"Şimdi ben kahveleri sordum, ben diğerlerinin kahvelerini yapacağım sen de Ayaz'ın anlaşıldı mı?" dedi Bengü. Kafamı salladım hızla.

"Şey normal kahve yapacağım dimi?" diye sorarak bir kez şansımı denemek istemiştim ancak Bengü ve İbocan çok kötü baktığı için hiç sormamış gibi kahveyi yapmaya başladım.

"Bengü sizde bu yollardan geçeceksiniz ama." dedim tehdit dolu sesimle. İbocan kocaman sırıttı "Hele biz o yollara gelelim ben zehir de olsa içerim, tuzlu kahve ne ki." dedi Bengü'ye göz kırparak. Ağzı iyi laf yapıyordu vesselam.

"Eğer kahveyi tek dikişte içerse senden gelecek her şeye razıdır demektir. Bir ömür senin isteklerini kabul edecek, sana karşı gelmeyecek ve söylediğin şeyleri susup kabul edecekmiş." dedi sanki ezbere okuyormuş gibi "Makbule teyze ezberletti, bir de dedi ki; eğer o kahveyi içmezse ayrıl ondan hayır gelmez." dediğinde kocaman gülümsedim. Bu kadın bir tane!

Kahvenin içine yaklaşık dört kaşık tuz ve iki kaşık limon tuzu koymuştuk... İbocan'a kalsa bütün baharatları koyacaktık da son anda durdurduk. Ayaz'a bir kini vardı. Özür dilerim Ayaz...

Pişen kahveleri tepsiye dizip salona doğru geçtim sırayla herkese ikram ettikten sonra sıra Ayaz'a geldi, masum masum bakarak kahveyi ona verdim. Gülümseyerek aldı, yerime geçip oturduğumda gözlerimin içine bakarak kahveyi tek dikişte içti. Yüzünü bile ekşitmedi.

Düştüm. Öldüm. Bittim.

Herkes kameraya çekiyordu Ayaz'ı, kahveyi içtikten sonra timdekiler ıslık çalarak alkışlamaya başladılar. "Helal olsun komutanım." dedi İbocan gurur dolu bir gülümseme ile. Sanki kendisi eklememiş gibi o baharatları.

Gülsen teyze boğazını temizledi, "Sebebi ziyaretimiz belli," dediğinde tüm sesler kesilmişti. "Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Ahu'yu oğlumuz Ayaz'a istiyoruz." babam bana baktığında heyecandan kocaman gözlerle ona bakıyordum. Ayaz'a da son kez baktığında Ayaz'ın benden bir farkının olmadığını fark ettim, ayağıyla hafif ritim tutuyor babamın dudağından çıkacak iki kelimeyi bekliyordu.

"Benim Ayaz oğluma güvenim tam, kızım bu saatten sonra sana emanet. Verdim gitti." dediğinde minik bir alkış tufanı kopmuştu.

AĞAĞAĞAĞA minik bir sevinç çığlığı çok mutluyummm kendimi çocuklarının mürüvvetini gören teyzeler gibi hissediyorum🥺

SON AN | Texting ✓Where stories live. Discover now