Yataktan sarkıttığım ayaklarıma tavşanlı terliklerimi giyip savsak adımlarla odadan çıktım. Evin içindeki gürültü yüzümü buruşturmaya sebep olurken esneyerek salona girdim.
"Günaydın canım ailem."
Dağılmış saçlarımı karıştırdığımda hâlâ uyuyor olmalıydım ki yeni gördüğüm yabancı simalar ile küfrü basmıştım. Ördekli pijamalarım, birbirine girmiş saçlarım ve mosmor olduğuna emin olduğum göz altlarım ile dilencilere döndüğüme emindim.
"Bu da küçük kızım Neva." Diyen annem utana sıkına beni tanıttığında Asrın'ın bıyık altından güldüğünü duymuştum.
"Sanırım küçük hanım pek müsait değil?"
Vay be zeki çocuk nereden anladın?
Sesin sahibi çocuğa kötü olduğunu tahmin ettiğim üçüncü bakışımı attığımda hemen yanımdaki koltukta oturan ablam, bacağımı cimciklemişti.
"Şu surat ifadesi değiştir, makak maymunlarına benziyorsun."
Sessiz uyarısından sonra beni yanındaki boşluğa çekince tökezlememe rağmen kendimi koltukta bulmuştum.
"Kızımın kusuruna bakmayın, Fatih'imde gelir birazdan."
Ağabeyimin adı geçtiğinde olayları şimdi çakmıştı, bunlar ağabeyimin manitasının ailesiydi. İyi de kargalar daha kahvaltısını etmeden neden bizdelerdi? İçimdeki meraklı melahat daha fazla durmayarak, annemin terliğini özlemiş olacak ki, "Affedersiniz bey amca sabah daha sekiz neden buradasınız?" Dedim. Ağabeyimin kayınbabası bozulurken annem gözleri ile resmen beni dövmüştü.