bölüm 8

39.7K 786 485
                                    

İyi okumalar

...

"Hocam hayır."

"Evet."

"Hayır hocam."

"Evet."

"Ya hocam bu kadar ödev bitmez ki." Bıkınca nefes verdim. İlle de tutturmuştu yapıcan diye ödevleri neymiş çok geri kalmışım.

"İstersen Tolerans gösterebilirim." Dedi Kıraç hocam. Fırat hocanın odasında uyuyakalınca max okul çıkışına kadar uyuyabilmiştim. Sonrasında kendi kendime bangır bangır okulun zil sesiyle birlikte uyanmış. Fırat hoca da beni bırakmayı teklif edince bu halde otobüsle gidemeyeceğimi idrak edip kabul etmiştim teklifini.

Beni eve bıraktıktan sonra-kesinlikle yolları ezberlemiş-bende hızlıca yemek yiyip bu sefer dershane yolunu tutmuştum. Direk dershaneye bıraksa daha mantıklıydı ama hadi neyse o an beynim çalışmamıştı.

Şu an da kıraç hoca beni çağırmış geri kaldığım günlerle ilgili ödevlerini vermişti. Nasıl olduğumu da sormayı ihmal etmemişti. Alttan alttan sormuştu. Şak diye iyi misin dememişti. Bu adam bişeyleri cidden anlıyor.

Kıraç hocam. Dershanede bütün lise sınıflarına derslerine giren bir matematikçidir. Hayatı ile ilgili çok bahsetmiyor kimse de sormuyor. Kırmızı çizgiler varsa saygı göstermek zorundayız. Hayatının nasıl olduğunu merak etmiyor değilim ama arada dedikodu çıkınca dinliyorum. Geçen gün sevgilisi mi ne gelmiş kuruma onunla birlikte çıkmışlar. Çok yakışıyorlarmış. Hoca da bu sorulara hiç bir cevap vermemişti. Dershanedeki bütün hocaların kendi odaları vardı. Öğrencilerle mahremiyeti korumak amacıyla gayet mantıklı bir çalışmaydı.

Oda kare şeklindeydi. Fırat hocamınki kadar büyük değildi. O oda favori odam artık. Kıraç hocanın odası ise mütevazıydı. Çok eşya yok. Bir masa ve sandalye. Masanın üstünde matematik kitapları arkasında koca bir kitaplık boydan boya. Sanırım bunu kendi yaptırmıştı. Masanın önünde iki koltuk ortalarında ise bir tane sehpa. Yandan bir tane camı vardı. Işığı iyi  alıyordu. Birde ayriyetten kapının köşesinde hemen girişin orada iki tane puf vardı. Çok rahat görünüyorlardı onlara oturma isteğimi zor bastırdım vallahi. Bir mor diğer mavi renkli iki puf kitap okumak için o kadar idealdi ki.

"Tamam vazgeçtim. Bu verdiklerimi 3 hafta sonra kontrol edicem."

Başımı salladım. Karnım ağrıyordu. Anneme söylediğimde dershaneye git bişey olmaz demişti. Altı üstü şu camdan atlamak istiyorum. Sorun yok. Savaş hoca vibe.

"Ada bugün farklı bir şey var sende. Sormayacaktım ama iyi misin?" Tamam cidden sorması mantıklıydı. Hem geçen gün yeterince ağlamıştım.

"Karnım ağrıyor hocam. Onun dışında iyiyim." Yüzü düşünceli bir hal aldı. Bugün oduncu bir siyah beyaz gömlek içine tişört ve altına da mavi bir kot giymişti. Gayet güzel olmuştu. Bu adam cidden giyinmeyi biliyor. Buna ders vermeme gerek yok. O sırada fırto...

"Üşütmüş olabilir misin?" Saçlarını yana atmış yakışıklı hocalarımdandı kendileri. Çıkmaya başlayan sakalları da hoştu. Bir çıkamadı onlar da.

"Büyük ihtimal." Adama direk regl diyemezdim. Aslında derdim. Utanacak bir şey de yoktu ama bilemedim.

"Annenle konuşmalıyım." Derin bir nefes alıp omzumun üzerinden arkama sabitledi bakışlarını.

"Neden hocam?" Şikayet mi edecekti beni. Niye etsin ki? Kıraç hoca babamdan izin koparmış adam. Onu ne durdurabilir ki.

"Seninle birebir yapmak istiyorum. Yoksa sen kendin oturup da kaçırdığın konuları sana biri öğretmeden anlaman zor. Yine de haberin yokmuş gibi davran. Babanı biraz olsun tanıdıysam annenin de eksik kalır yanı yoktur diye düşünüyorum tam tersi de olabilir tabi ve senin düşük not alman onların senin üzerinde kurdukları baskıyı güçlendirir."

AH BE HOCAM!?+18Where stories live. Discover now