bölüm 22

22.2K 519 285
                                    

Satır arası yorum yaparsanız bu hayal dünyasında sıkışıp kalmış yazarınızı mutlu mesut edersiniz.

İyi okumalar
...

Önünde durduğumuz eve karşın kaşlarımı kaldırdım. Ne güzel evler varmış. Bildiğiniz dağ evi ama ormanda. Tam ormanın içinde vay be. Bir dakika şu an çok mantıksız geldi. Bunu göz ardı edip taştan olan evi bir kez daha süzdüm. Aşık olundu.

Yanımdaki Kıraç kocam elini belime atıp beni transtan çıkardı. Bahçe kapısına doğru yürürken tek koluma astığım çantanın kolunu sıktım. Kıraç kocam bahçeye açılan demir kapıyı elindeki anahtar ile açtı. "Geç bakalım bebeğim."

Kontrollü adımlarla bahçe arazisine girdiğimde beni karşılayan ferahlık ile sonsuza kadar burada yaşayabilirdim. Geniş bahçe yeşillikle doluydu. Eve giden taş yolda ilerlemeye başladım. Etrafta değişik değişik taştan heykeller vardı. Bahçeye süs katsın diyeydi ama ben pek sevemedim. Kıraç kocamın tarzı gibi de durmuyordu pek. Belki bilmediğim zevkleri vardı kim bilir.

Arkamdan gelen bedeni hissedince kucağımdaki sarelleme sarıldım. Arkamdan gelen kocam benim çevreyi incelememe belli belirsiz bir gülümsemeyle baktı. Bu adamı seviyom ya. Okuduğum nadir kitaplar kötü sonla biterdi.

Aslında kötü sonla biten kitapların etkisinden uzun süre çıkamazdım. Kıraç hocamın yanındayken beni her şeyden koruyacakmış gibi güvende hissetmem de cabası. Mutlu olduğumda hep bir bokluk çıkıyordu. Minik bir pürüz. Buzdağımız sadece görünen kısmıydı. Ah hayır şu anlık sıkıntı çıkmaması garibime gittiği için böyle diyorum.

Kocam yanıma geldi ve elimi tuttu. Sarellemi iki elimle tutmak yerine tek elimle tutmaya başladım. Teması karşısında şaşırsam da belli etmedim. Bunun yerine ellerimi parmaklarının içinden geçirdim.

Donmuş ellerim sıcacık avucunun içinde kaybolurken düşündüm. Gerçekten evli olsak nasıl olurdu.

Sen çok böyle şeyler düşünme

Boşuna hayal kurmak da vardı sonunda ama işte durduramıyorum kendimi.

Kocam elinde tuttuğu anahtarla bu büyük taş evin kapısına doğru ilerledi. Bende elini sımsıkı tutmuş hem etrafa bakıyor hem de kayıp düşmemeye çalışıyordum.

Evin kapısı çift kanatlıydı. Yani tek kanatlı olsa da iş görürdü sanki ama bilemedim. Beyaz sarı işlemelerin altındaki kapıya değişik bir auro verirken üzerindeki gül desenlerini inceledim. Güller kırmızı yaprak yeşil saptan oluşuyor ve kapının her bir köşesinde fırlamış havası veriyordu. Ve bu kapı da burasının kıraç kocamın olma ihtimalini neredeyse sıfırlıyordu.

Böyle bir kapı yaptırmak için en az bir orta yaş hadi bilemedim 30 lu yaşlarında olmalıydın. Çok mu kesin konuşuyordum.

Kocam elindeki anahtar ile çift kanatlı kapının iki kanadını da açtı. İçeri geçerken elini bırakmak zorunda kaldım. Omeygattt domates çobasıı.

Orman evi dediğin sade minimal olurdu. Rahatlatma amacı güderdi ama bu ev karşımda tam aksini söylerken kendi düşüncelerimi sorguladım. Kesinlikle kocamın değil bu ev asla. Ben aşık olundu mu demiştim. O sadece dış cephesine. İçine değil.

Kapıyı arkamızdan kapatan kocam gelip elini belime koydu. "Biraz abartı severler burda oturanlar." Tezim doğrunlandı. Onun olmadığına sevinmiştim. Çocuğumuzla birlikte bu kalabalık ve abartıda yaşayamazdık. Opsiyonel.

"Senin olmamasına sevindim." Kulağıma kıkırtısı doldurdu.

"Bu kadar abartıyı sevmiyorum karıcım. Ama burada oturan tuna bana burayı kitleyip bir daha gelmeyince arada bir evi temizletip kendim geliyorum." Tunaya bak hele. Ben ona evlilik düşünür müsünüz? Demiştim değil mi? Evet evet kesinlikle o tunaydı. Tuna bebeğim bizimle değilsin.

AH BE HOCAM!?+18Where stories live. Discover now