bölüm 29

13.4K 437 289
                                    

Öncelikle hiç Uludağ'a gitmedim. Karı da en son 2016 da görmüştüm. Some İzmir problem. O yüzden kendime göre yapılandırdım uludağı. Lütfen sorgulamayın. Ya da kendi istediğiniz gibi hayal edebilirsiniz.

İyi okumalar
...

"Kızım sen bizi delirteceksin. Adamla sevgili olduğunuz söylemedin tamam. Hadi arabasına binmek için neden bize haber vermedin? İnsan bak şerefsiz insaann. Bir şeyler der dimi ha salak arkadaşım." Haziran kafamı işaret parmağı ile ittirip oradaki beynimi kullanmamın mesajını verdi.

Kıraçla sevgili olduğumu öğrendiler. Ayrıntıya girmedim ama ne zamandan beri olduğunu sorduklarında yeni demekle yetindim.

"Valla beni de göt ettin ya ada helal olsun. Şansım Fırat hocadan yanaydı ama hoca mı hoca ve onu görmek için sabırsızlanıyorum." Ulan halime. Seni göt ettiğim için mutluyum ama öğrendiğiniz için çok da mutlu olduğum söylenemez.

Gidip de adama dik dik bakmazlardı inşallah. Yaparlar mı? Yaparlar.

"Fantazi var mı fantazi? Arabada koltukta. Masada. Duvarda. Ormanda. Gördün mü?" Meleğe gözlerimi devirdim. Onların kınayıcı bakışlarından kurtulmak için otobüsün arkasında kalan ağaçlara baktım. Bazen sadece ağaç olmak istersin. Sonra gelsin bir geyik üzerinde işesin.

"Yok. Daha bir şey yapmadık." Hepsi bir şaşkınlık nidası çıkarınca neye bu kadar şaşırdıklarını anlamadan bakışlarım yine onları buldu.

Kafamı hepsine 'ne var?' Dercesine salladım. "Adam 29 yaşında dedin." Evet onu da demiştim. Hazirana kafa salladım.

Melek devam etti. "Üzerine de mi oturmadın?" Bir çok defa. Hatta sürtündük bile. Matematikle sex.

"Oturdum oturdum. Bu akşam beni çağırdı. Yüce üstatlarım izin verirse gidebilir miyim? Belki bir alevlenme olur." Onların yanına geldiğimden beri bu soğukta dikilip sohbet ediyorduk. Bir şeye çok odaklanınca yer zaman farksız dikilip kalıyordun.

Soğuk bir rüzgar esti. Tüylerim diken diken olurken ellerimi kollarıma sardım.

Halime de benden farksız montuna sarıldı. "Çağırdı. Hmm. Tam destek kardeşim." Melek yanıma gelip omzuma omzunu değdirdi. "Saçma sapan imalar yapmayın tamam mı? Adama dik dik de bakmayın." Hepsi 'he tamam tamam.' Şeklinde başlarını sallarken inanasım hiç yoktu.

"Jeder soll in seiner Klasse bleiben und gezählt werden." Allah belanı. Kulağımın dibinden almanca almanca konuşan almancacı Viyana'ya baktım. Viyana'da okuduysan keşke orada kalsaydın hocam. Bir şey de anlamadım dediğinden. Küfür falan etmedi inşallah.

"schnell!" Sesin yükselterek özellikle bizim sınıftan oluşan topluluğa bakarak konuşmuştu. Almancı olduğu nasıl da belli ama.

Hafif bir gerilim ile kızlara yaklaştım. "Sanki anlıyoruz abicim gelmiş şhöl diyor." Haziran almancacıya bakarak içinden saydırıyordu. Öyle okumadığına o kadar eminim ki.

Melek kolumu dürttü. "Git akşam ve cilve yap. Hayata bir kere geliyorsun kızım. Yaşamalısın. Bekaret meseleleri gereksiz uzatılıyor. Erkekler kadar bizim de hakkımız var." Haklı konuşuyordu. Saçları rüzgar etkisi ile dağılınca elindeki toka ile at kuyruğu yaptı.

Diğerlerinin duyamayacağı bir ses tonuyla konuşması dikkatimi çekse de üzerinde durabileceğim bir konu değildi. Hele ki kıçımızın dibinde şhöl diye bağıran Almancı adam varken.

"Diyorsun."

"Diyorum." Gözlerimi kısıp kararındaki tereddütü yakalamaya çalıştım. Yoktu. Gram tereddüt yoktu. Gözleri yapacağım şeyin bilincinde olmamı destekliyordu. Bu destek nedense kendimi yalnız hissettirmedi. Başımı salladım.

AH BE HOCAM!?+18Where stories live. Discover now