0.1

725 34 31
                                    

İlk yazışım cok heyecanlıyımmm, yazım yanlışı ve mantık hataları olabilir, anlamadığınız yerlerde sorabilirsiniz.

_____________________________________________________

Elimdeki topu avucumun içinde çevirdim, yüzümdeki tüm mimiklerimi sıfırlayarak her zamanki "poker face" ifademi takındım ve servisi kullandım.

Pekte iyi gittiğimiz söylenemezdi, ama bu maç önemliydi. şampiyonlar kupası için oynuyorduk. Bu Vakıfbank'a karşı oynadığımız ilk maç değildi, ama sanırım kaybedeceğimiz ilk maç olmak üzereydi.

Kazanmak zorundaydık ama setler 2-1 di ve Eda abla ağrıyan sol omzuna rağmen oynuyordu.

Saniye kadar kısa süren düşüncelerimden anında sıyrılarak tamamen oyuna odaklandım. Kullandığım servisle birlikte maç akmaya devam ediyordu, Buse'nin benin için havalandırdığı topa tüm gücümle vurdum.

Aldığım sayı ile takımın bana sarılması biraz olsun moralimizi yükseltse de hala 1 puan farkla Vakıf öndeydi.

Her karşılaşmamızda bizi gerçekten zorluyorlardı.

Son karşılaşmalarımızdan bu yana gözüme batan şeylerden biri de pasör çaprazlarının çok iyi olmasıydı.

Her maçta hırsı resmen gözlerinden okunuyordu ve bu beni gerçekten rahatsız ediyordu.

Kendimi bildim bileli disiplinli biriydim ve hep çok çalışırdım, ama bu kızdaki hırs farklıydı.

Rakibi düşman olarak görüyor gibiydi.

Bana doğru yönlendirilen topla hücum yaptığımda ikili blok karşısında etkisiz kaldım.

Saniyelik sinirimi yüzüme yansıtmadan rakiple göz teması kurduğumda ise onu yüzüme karşı bağırırken gördüm.

Tribünlerden yükselen, onun adını haykıran sesler ve yüzüme doğru bağırması o an içimde gerçek anlamda bir şeylerin alevlenmesini sağladı. "Ebrar Karakurt"

Bu isimden kesinlikle nefret etmeye başlamıştım.

Hissettiğim öfke yüzüme asla yansımamakla birlikte oyunuma yansımış olmalı ki üst üste 2 ace yapmama sebep olmuştu.

Bana göre hava hoştu öne geçmiştik.

Her ne kadar tamamen oyuna odaklanmış olsamda arada rakiplerime doğru kaçamak bakışlar atıyordum, ve gördüğüm yüz kendimi bildim bileli hissetmediğim bir hırsın kıvılcımını körüklüyor gibiydi.

Tekrar hamle yaptığımda ayağı ile topu kurtaran karakurt sinirimi bozmaya devam ediyordu.

Rakip pasörün hamlesi ile top tekrar havalandı ve anında blokta yerimi aldım, çünkü sadece topu kurtarmakla kalmayan Karakurt şimdi de tüm gücüyle hücum yapıyordu.

Bloğumun arasından geçen top ile sinir kat sayım gerçekten artıyordu.

Soğukkanlı olmaya çalışarak yerime geçerken tekrar karakurt'a baktım. Yüzümde gram mimik yoktu.

Bağırırken yine göz ucuyla bana baktı ve gözlerinde yine aynı düşmancıl bakışları gördüm.

İçimdeki nefret büyüyordu.

Set sayısındaydılar ve servisi kullanan karakurt'un ace yapmaması için elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra kendimizi gerçekten uzun bir rallide bulduk.

"Vargas!"

Bana doğru bağıran Buse ve pası ile tüm dikkatimi ve gücümü topa yönlendirdim ve vurdum.

Saniye kadar kısa süren o anda, gözlerimin önünde atışım bloğa takıldı.
Gözlerimdeki hayal kırıklığı ile bloğun sahibine doğru saniyelik bir bakış attım.

Bana arkası dönük sevinmekle meşgul olan açık kumral, at kuyruğu saçların sahibi karakurt'a doğru koştu ve sarıldılar sarıldıkla o an karakurtun gözleri saniyelik bana değdi ve yine gözlerindeki o karanlığı gördüm.

yeniden sarlıdığı kıza odaklandı.

18 numara, mikrofondan yükselen ses onun ismini bağırıyordu

"ZEHRA GÜNEŞ!"

Daha fazla bakmadan önüme döndüm ve takıma doğru ilerledim. Eda abla gözlerimden anlamış olacaktı ki yanıma yaklaştı ve

"Elimizden geleni yaptık" diyerek tesellide bulundu.

Hayır yapmadık, kazanmalıydık.

Sesimi çıkarmadım ve Eda abladan nazikçe kurtularak gözlerimle yeniden kutlama yapanların arasında onu aradım.

ilk defa böyle bir öfke duyuyordum. Gözlerim onu bulduğunda o bana bakmıyor mutlu bir şekilde yanındaki 18 numaraya bir şeyler anlatıyordu.

Bu günü unutmayacaktım "Ebrar Karakurt..."

Şuandan itibaren ismini hafızama güçlü şekilde kazımıştım.

𝖄𝖔𝖚 𝕯𝖔𝖓'𝖙 𝕺𝖜𝖓 𝕸𝖊Where stories live. Discover now