0.3

370 31 9
                                    

3 ay sonra

Yorgunluktan ölüyordum.

Kendimi yeniden yere bıraktığımda bütün kaslarım alışık olduğum yanma hissiyle doldu ve gözlerimi kapattım.

Son iki haftadır dünya kulüpler şampiyonası bizi epey yormuştu ama buna değmişti. Geçen hafta gerçekten çok önemli bir maçı kazanmış ve sonunda finale yükselmiştik.

Rakibimiz olacak takımsa, yarın belli olacaktı.

Gözlerimi tekrar açıp yattığım yerden kalkmadan tavanı seyrederken
Bana doğru gelen Zehra tepemden bana bakarak elini uzattı.

6 saatlik antermanımız sonunda sona ermişti.

"Kalk hadi daha eve gideceğiz, evde yatarsın"

"Zeze Allahına peygamberine beni bi rahat bırak öldüm yorgunluktan be"

Söylenerek elini tuttuğumda beni kendine doğru çekerek kaldırdı ve çıkışa doğru yürümeye başladık.

"Tamam işte eve gidince uyursun bi güzel, sanki başka yaptığın birşey var evde"

Yarın aynı saatte yine burada olacağımız düşüncesini kafamdan atarak yürümeye devam ettim.

Maçlara ne kadar aşıksam sabah erken saatte başlayan fitness ve antremanlardan da bir o kadar nefret ediyordum.

"Herkes senin gibi olamıyor maalesef, yoruluyorum ve bir an önce yumak istiyorum"

Yavaşça arabama doğru yöneldiğim sırada gülerek seslendi.

"Aradığımda açmak şartıyla serbestsin Ebrar yoksa arkadaşlığımız biter"

"Hep aynısını söylüyorsun be Zeze tamam açarım, tehtid etme artık"

Gülüşerek ayrıldığımızda arabamın kapısını kapattım ve eve doğru sürmeye başladım.
Radyodan enerjik bir şarkı açtığımda enerjim yerine gelmişti. Bir yandan nakarata eşlik ederken yola odaklandım.

You are unforgettable
I need to get you alone
Ooh, why not?

A fuckin' good time, never hurt nobody
I got a little drink but it's not Bacardi
If you loved the girl then I'm so, so sorry
I got to give it to her like we in a marriage

Oh, like we in a hurry
No, no I won't tell nobody
You're on your level too
Tryna do what lovers do

You ain't enough for me
Too much for you, alone
Baby, go and grab some bad bitches, bring 'em home

Know the jet's on me
I'ma curve my best for you
You know, so pick up that dress for me
Leave the rest on

Arbadan indiğimde sonunda eve geldiğim için mutluydum.

Oturma odasına doğru ilerlerleyrek kendimi geniş koltuğa attığımda aklımdaki düşünceler durmuyordu.

Final maçındaki rakibimiz yarın belli olacaktı ve şimdiye dek zaten sadece iki seçenek kalmıştı.

Eczacıbaşı yada Fenerbahçe.

İkisi de iyi takımlardı ve dünya şampiyonasında finale kalacak takımlardan biri de biz olduğumuza göre, bu bir Türk karşılaşması olacaktı.

Gururluydum ve  bir o kadar da hırslı.

Kazanmalıydık, bedeli ne olursa olsun.

Kendimi bildim bileli kazanmak ve oynamak benim için herşeydi. Voleybola sadece bir iş yada basit bir oyun gözüyle bakan insanlardan nefret ediyordum.

Bu benim için bir tutkuydu, tüm duygularımı kattığım bir sanattı.

Bu yüzden sanırım aylar önce oynadığım maçtaki rakip oyuncuyu hala unutmamıştım.

"Melissa Vargas"

Evet, o gün maç sonrası biraz dinlendikten sonra kafamı kurcaladığını fark ederek sinirlenmiş ve hakkında ufak çaplı da olsa bir araştırma yapmıştım.

Kübalıydı ve 6 yıldır fenerbahçede oynuyordu bunları biliyordum.

Parmaklarım benden bağımsız telefonumun ekranında yine ismini aratırken oynadığı bir maç karşıma çıktığında tıkladım ve bir kısmını izlemeye başladım.

Maç sırasında yapamamıştım ama şuan yakın çekimdeki yüzünü incelemek için fırsatım vardı.

Pürüzsüz, latin esmeri bir cildi ve dolgun dudakları vardı.

Yüzünde ve gözlerinde yine aynı mimiksiz ifade, ne düşündüğünü asla belli etmiyordu.

Sayı aldığında bile yüzündeki ifade değişmemişti.
İnsanlar onun için bağırıyordu ama o hala çok sakin ve umursamazdı.

Sinirim bozulduğu için telefonu kapayıp koltuktan kalktım ve yatak odama doğru ilerledim.

Tutkulu olduğum bir konuyu bu kadar basite alması ve buna rağmen de işinde bu kadar iyi olması sanırım beni gerçekten sinir etmişti.

Yatağa uzandım ve uykuya hazırlandım, tam o sırada telefonum çalmaya başlayınca bir küfür savurdum ve arayanın kim olduğuna bakmak için telefonu kaldırdım.

Yazıyı görünce telefonu kulağıma götürdüm. Arkadaşlıktan reddedilmek istemiyordum.

"Efendim Zezemm"

"Heh afferin tekte açtın"

"Of be Zeze, sanki normalde açmıyorum ha"

"Açmıyorsun tabii, 10 cevapsız arama yaptığım zamanları bilirim ben"

"E sende uyurken arama o zaman"

"Neyse şuan uyumuyorsun değil mi"

"Sen aramasaydın uyuyacaktım aşkım"

"iyi neyse ben seni salayım uyu o zaman, akşam antermandan sonra kahve içmeye çıkalım tamam mı?"

"Tamamdır kardeşim ben uyuyorum sal beni, hadi öptüm"

"Bende"

Kapanan telefonu bırakmış ve gözlerimi kapatmıştım.

Zeze ile dışarı çıkmak hep yaptığımız bir şeydi. Bana kalsa tüm boş zamanımı yatarak geçirirdim ama o sosyal bir insandı, ve beni de kendine uydurmayı bir şekilde başarıyordu.

Sakince nefes alıp verirken kendimi uykunun kollarına bıraktım.

___________________________________________________

Ben geldimm! Evet bence önceki bölüme kıyasla uzun bir bölüm oldu. (710 kelime) şuan hikaye akışı öncesinde düşündüğüm gibi gittiği için yazıyorum ama ilerde tıkanabilirim oy vermeyi unutmayın ballar hadi ben kaçtımm 🌸 🍯

𝖄𝖔𝖚 𝕯𝖔𝖓'𝖙 𝕺𝖜𝖓 𝕸𝖊Where stories live. Discover now