moving along

199 28 43
                                    

huzur için çok uzaklara bakmamıza gerek yoktu bazen. ufak bir kedi, güneşli bir günde yaprakların arasından yüzünüze çarpan ışıklar ya da sabahın ilk kahvesinden aldığınız koku.

kang taehyun ufak tefek şeylerden aldığı huzurla yaşamıştı bugüne kadar.

annesinin ona yaptığı cevizli kurabiyeleri ılık sütüne batırarak yediği günlerden sonra tüm kalbiyle huzurlu hissedememişti kendini hiçbir zaman.

şimdiye kadar.

konuşmaya karar verseler bile ikisinden de herhangi bir hareket gelmemişti. beomgyu hala taehyun'un kucağında nefesleniyor, bir yandan da boynunda burnunu, ufak tefek öpücüklerini hissettiği çocuğun saçlarını okşuyordu. taehyun beomgyu'dan aldığı hafif şeftali kokusuyla ve gecenin yorgunluğu ile iyice mayışmış, parmakları beomgyu'nun çıplak belini okşarken boynunda uyuklamaya başlamıştı. taehyun en son bu şekilde bir huzur hissettiğinde sekiz yaşındaydı ve bu yüzden anı bozmamak için sesini bile çıkarmıyor, sessizce nefes alıyordu. beomgyu'nun düzene girmiş kalp atışlarını çıplak göğsünde hissediyordu ve inanın, dünyanın en güzel yerini bulmuştu.

"tae?" dakikalar sonra beomgyu'nun uykulu sesini duyduğunda hafifçe başını olduğu yerden kaldırdı ve baygın gözleriyle kucağındaki çocuğa baktı. "hm?"

"konuşacaktık?"

taehyun derin bir nefes aldı. kafasını sallarken yatakta biraz daha geriye kaydı ve beomgyu'nun belindeki elini bacağına indirdi. şimdi beomgyu iki eli taehyun'un ensesindeydi ve hafifçe kıpırdanarak bacağını yere indirdi. hissettiği huzuru bölmek istememişti ve taehyun'un kucağından kalkmak istemiyordu fakat biraz daha konuşmazlar ise meraktan öleceğini hissediyordu.

taehyun'un yanına oturdu ve sessizce karşısındaki çocuğun konuşmasını bekledi. taehyun yatağın kenarındaki tişörtünü alırken beomgyu'ya ufak bir gülümseme verdi.

"beni kesme olur mu beomgyu? hızlıca anlatıp kurtulmak istiyorum bu yükten."

"peki.."

taehyun nereden başlayacağını bilmiyordu ve kapısının çalınmasıyla derin bir nefes verdi. belki yeonjun ve soobin burada olursa anlatmak daha da kolay olurdu. birkaç saniye sonra içeriye arkadaşları girdiğinde onlara gülümsedi yatakta oturan ikili. "merak ettik sizi."

soobin yatağın karşısındaki sandalyeye otururken yeonjun hızlıca onun bacağına oturdu ve ikiliye döndüler. beomgyu huzursuzca elleriyle oynuyor, taehyun ise yere bakarak cümlelerini toparlamaya çalışıyordu.

"kai yaklaşık bir senedir kasırgada bana kök söktürüyor. aslında kısa süre öncesine kadar aramızdaki çatışma fiziksel bir boyuta geçmemişti ama yaklaşık bir aydır omuz atıp yanımdan geçmediği tek bir an olmadı. normalde böyle biri olmadığı için pek umursamadım gülüp geçtim çünkü," kafasını kaldırıp önce beomgyu'ya sonra arkadaşlarına baktı. "yeonjun ve soobin onu daha uzun süredir tanıyorlar. pistin dışından. bu yüzden bir anda agresifleşmesini yaşadığı sorunları oraya yansıtmasına bağladım ve sessiz kaldım." taehyun beomgyu'ya baktı ve kocaman olmuş gözleriyle her bir kelimesini dikkatle izleyen çocuğa gülümsedi. "yarışlara katıldığımı biliyorsun zaten, hepsini de kazanamıyorum hatta.. fakat yine de kai'den daha iyi olduğum bir gerçek. bu yüzden bana karşı özellikle sert davranıyordu."

"bu birinden ölesiye nefret etmek için çok saçma bir sebep taehyun.." beomgyu sonunda konuştuğunda taehyun isteksizce başını salladı. pisttekilerin ne kadar hırslı olabileceğini bilmiyordu ve masumca ortaya attığı cümleye karşı gelmek istemedi. "ayrıca.. yüzünün ve vücudunun haline baktığımda en az üç kişiyle kavga etmiş gibisin.."

babylon, taegyuWhere stories live. Discover now