ghost of you

195 30 61
                                    

yükler.

sevdiğiniz insanlar tarafından omuzlarınıza bırakılan yükler en çok yoran şey olurdu sizi hayatta. en çok aileniz etkilerdi sizi ve en çok onların sözleriyle parçalanırdınız.

küçüklüğünden bu yana annesi tarafından aşağılanan, küçük düşürülen choi beomgyu artık fakültede de dışlanıyordu. pistte yaşananlardan sonra beomgyu iki hafta kadar ortadan kaybolmuştu. ne telefonlarını açmış, ne de deli gibi provasını yaptığı tiyatro oyununa katılmıştı. sınıf arkadaşı hyunjin ona ulaşmaya çalışsa da birkaç günün sonunda yedek oyuncuyu almaları gerektiğini; beomgyu'nun oyuna katılmayacağını öğretmenlerine söylemek zorunda kalmıştı.

bunları bilmediği için ise romeo ve juliet sergilenirken taehyun salona gelmişti.

bir ihtimal, güzel yüzünü saklamayıp, insanları umursamayıp hayattaki tek tutkusuna gelir diye onu oyunun sonuna kadar beklemişti.

ama beomgyu gelmemişti.

o gün tıkladığı linkte yazılanları hatırladıkça gözleri doluyor, kendini suçluyor ve nefeslerinin kesilmesine sebep oluyordu.

haberlerde sadece bu olayla ilgili manşetler vardı iki haftadır ve taehyun beomgyu'ya bunu yaptığı için kendini çok kötü hissediyordu.

eğer onun gözlerindeki yalvarışları fark edebilseydi, ona güvenip sözünü dinleseydi belki de şu an beomgyu okulda olur, sahnede bir sağa bir sola peri gibi süzülürdü. onu mutlu eden tek şeyden sevdiğini uzaklaştırmıştı ve ne yaparsa yapsın kafasındaki şeytanlardan kurtulamıyordu.

kulübeye gittiğinde o vardı. her yerde beomgyu'yu görüyordu ve odasına artık giremez olmuştu. o gün yatağında uyuduğu tarafa bakmaktan aklını kaçıracak gibi oluyordu ve arkadaşlarının artık hiçbir yardımı dokunamıyordu taehyun'a.

"hey, taehyun!" hyunjin'in sesini duyar duymaz ayaklandı taehyun. güzel sanatlar fakültesinin arka bahçesinde onu bekliyordu. bugün öğle yemeğinde onunla konuşması gerektiğini söylemiş, çıkışta arka bahçeye gelmesini söyleyip kaybolmuştu hyunjin. "nasılsın?"

taehyun cevap vermeden sadece yorgunca gülümsedi.

"benimle ne konuşmak istiyordun?"

hyunjin çantasından birkaç parça kağıt çıkardı ve taehyun'a uzattı. "bunlar yeni oyunun sahneleri. beomgyu'nun önerisi ile sergileme listesine aldığımız için ona da gitmesi gerekiyor.. o gün sahnede yakın olduğunuzu anladım. bunları ona verebilir misin?"

taehyun'un titreyen parmakları kağıtlara uzandı ve alıp başlığı okudu.

yeter ki sonu iyi bitsin-william shakespeare

"denerim hyunjin fakat.." boğazındaki acıyı yutamadı taehyun. "ben de ona ulaşamıyorum."

"sence fakültedekilerin dediği gibi gerçekten o kazaya karışan beomgyu'nun ailesi miydi?"

hyunjin'i cevaplamadı taehyun. haberler çıktığı günden beri sanki birileri bir şeyleri etrafa fısıldamış gibi herkes bir anda beomgyu ve ailesini suçlamaya başlamıştı. taehyun gerçeği beomgyu'dan biliyordu fakat bunca insan nereden öğrenmişti tahmin etmek çok zor değildi. jeongin'in ağzını kapatmak için ne kadar çabalarsa çabalasın o ve kai ortalıkta yoktu. taehyun'un elinden hiçbir şey gelmiyordu. onu asıl mahveden de buydu.

herkes choi ailesini suçluyordu ve iki tarafın da suçlu olduğu gerçeğini görmezden geliyorlardı. karanlık yollarda o zamanlar olmayan ara bariyerler yüzünden uzun farlar gerçekten de yasaktı. koskoca komutanın böyle bir hatayı yapması konuşulmuyor iken neden beomgyu ve ailesi suçlanıyordu? beomgyu o zamanlar sadece altı yaşında bir çocuktu.. kimse bunu umursamıyordu. insanlar sadece dedikodu istiyordu.

babylon, taegyuWhere stories live. Discover now