Bölüm 9: "Kan, Gözyaşı Ve Güller."

263 40 311
                                    

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Saçlarımı savuran soğuk rüzgar, duyduğum tanıdık sesle saplandığım yerde hareket etmeme yardımcı olmamıştı

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Saçlarımı savuran soğuk rüzgar, duyduğum tanıdık sesle saplandığım yerde hareket etmeme yardımcı olmamıştı. Ayaklarım, hatta tüm bedenim bana ihanet edercesine donmuştu.

Jungkook arkamdaydı, kızla olan konuşmalarımızın fazla uzağında değil, bir iki adımımda ardımda olacak kadar yakınımdaydı.

Gözlerimi sıkıca kapattım ve dişlerimin arasından bir küfür savurarak derin bir nefes aldım. Kaçış yoktu, yüzleşecektik ve yine bana kızacaktı ama artık bir önemi yoktu. Bir ömür gibi geçen saniyelerin ardından yavaşça arkamı döndüğümde kapattığım gözlerimi araladım.

Üstündeki siyah deri ceketiyle, siyah postallarıyla ve yine siyahlar içindeki bedeniyle gecenin içinden bembeyaz teniyle karşımda duruyordu. İfadesiz yüzünde görebildiğim tek duygu merak ve şaşkınlıktı. Kaşlarını hafifçe çatmış, varlığımı anlamlandırmaya çalışıyor gibi bakıyordu sorarcasına. Pembe dudakları hafifçe aralanmıştı, alnına dökülen koyu kakülleri sol tarafımızdan savrulan rüzgar sebebiyle dağılmıştı.

Ellerimi ceketimin ceplerinden çıkarmadan rahat bir pozisyonda karşısında durmaya çabaladım, az önce öfkeden neredeyse kendimi parçalayacak olan ben değilmişim gibi.

“Ne arıyorsun burada?” Soğuk ve iğneleyici ses tonu, canımı yakmazdı çünkü alışmıştım. Özellikle beni burada bir kez daha görmek istemediğini söylemişken, bugün burada karşısında yalnız başıma dikiliyor oluşum onun için beklenmedikti ve öfkelenmesi için yeterli bir sebepti.

Sonunda dudaklarım aralandığında, “Final yarışları bugündü, değil mi?” dedim kaşlarımı kaldırıp sorusunu görmezden gelerek.

Kaşları daha da fazla çatıldı ve bana doğru büyük birkaç adım attıktan sonra yavaşça yüzüme doğru eğilip birbirine öfkeyle bastırdığı dudaklarının arasından kısık bir sesle, “Sana buraya gelme demedim mi ben? Ne yapıyorsun burada tek başına?” dediğinde derin bir nefes alarak göğsümü şişirdim. Bunu yaparken aynı zamanda gözlerimi de karanlık gökyüzünde gezdirip tekrar gözlerine sabitlemiştim.

Kill My Pain ⚘ rosékookOnde histórias criam vida. Descubra agora