Bir sıcaklık vardı beni çepeçevre saran, öyle bir sıcaklıktı ki bu, hiç hissetmemişim sanki hayatımda. Beni her zamankinden binlerce kat daha derin ve huzurlu bir uykuya çeken baskın bir koku da vardı. Nefes sesleri, kocaman kollar ve kalp atışının ritmi...
Bu sabah diğerlerine hiç benzemiyordu.
Bu sabah gözlerimi açmaya korkuyordum çünkü o kadar yükseklerde, o kadar bulutların üzerindeydim ki, eğer açarsam düşebilme ihtimalimi yok sayamıyordum. Bilincim açılmasına rağmen gözlerimi açmama sebebim bu korkuydu işte.
Jungkook uyanmamıştı henüz, farkındaydım düzenli nefes seslerinin. Gece kaç dakikada uykuya dalmıştım bir fikrim yoktu fakat ondan önce uyuduğuma emindim. Deliksiz uyumuştum, sadece bir ara gerçekten derin uyuduğum sırada Jungkook'un yanımdan kalkmasıyla hafifçe uçmuştu uykum. Sanırım camı açarak sigarasını içmiş, sonra da üzerindeki tişörtü çıkararak tekrar beni kolları arasına almıştı.
Gözlerimi açtım, böyle bir niyetim yoktu ama tamamen refleksle oluvermiş bir hareketti. Gördüğüm ilk şey Jungkook'un pürüzsüz teni olmuştu. Sertçe yutkunarak hafifçe başımı geriye çektim ve bu sefer de çenesi girdi bakış açıma. Kolları belimi öyle sıkı sarıyordu ki istesem de çıkamayacak gibi hissediyordum buradan.
Evet... Bu sefer hiçbiri rüya değildi.
Ellerimden birini yavaşça yanağına yasladım ve sabah sabah bebek gibi uyuyan yüzünün her bir detayını incelerken yavaşça parmaklarımla okşadım tenini. Hafifçe kaşları çatılsa bile ayılmaya pek niyeti yok gibiydi. Sakin kalmaya çalışarak sırayla gözlerine değdirdim parmaklarımı, sonra elmacık kemiklerine ve en sonda dudağının altındaki kusursuz bir şekilde yerleşmiş olan minik benine.
Tam ellerimin altındaydı. Ona istediğim gibi dokunabiliyordum. Aramızda ne saçma sapan duvarlar, ne de engeller kalmamıştı. Hepsini dün gece biz kendi ellerimizle yıkmıştık, dün gece biz kıyamet olup bu şehrin üzerine yağmıştık.
Hafif hafif kıvranıyor olsa da uyanmayacağını anladığımda bu sefer parmaklarımı saçları arasında gezdiriyorken dudaklarımla dokundum göz kapaklarına. Öyle bir titremişti kirpikleri benim temasımı hisseder hissetmez, uyandığına emin olmuştum. İşini biliyordu, asla belli etmeyecekti uyandığını.
Her ne kadar çekiniyor olsam da tıpkı parmaklarımla yaptığım gibi elmacık kemiklerine vardı bu sefer dudaklarım. Yavaş yavaş her bir zerresini, her bir karışını öpüyorken sonunda geldim o dudağının altındaki bene. Birkaç saniye duraksadığımda belimdeki elleri sıkılaştı ve ben tam ona ulaşacağım sırada bedenini bir anda hareketlendirerek üzerime eğildi.
Ne olduğunu anlayamadığım kısa saniyeler içerisinde bedeni bedenimin üzerinde yerini bulmuştu, dizleri dizlerimin iki yanına yaslıyken elleri de başımın iki yanına yaslıydı. Gözleri şimdi tamamen uykudan arınmıştı ve gözlerime bakıyordu sanki yıllardır aradığı o eksikliği kapatmışım gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill My Pain ⚘ rosékook
FanfictionO güzel gözlerin süsler her bir gecemi. İnan hiç boğamadım ellerimle hepsini. Yalandı her kelimen, kandırdın beni. Bu kabustan uyansam yine de değişmem hiçbir şeye seni. Üzülme kül kelebeğim. Bugünü atlatırsak, Yarın diye bir şey yok. "Ben seni kend...