⋆Bölüm 20: "Decalcomania, Jungkook."

364 49 618
                                    

Jeon Jungkook

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Jeon Jungkook

Tenimin her yerinde hissettiğim ağrılar, hareket etmeden oturuyor olsam bile, kendini acımasızca hissettiriyordu. Kemiklerimin iliklerine kadar nasıl da isyan ettiklerini ve yüzümdeki yaraların her göz kırpışımda bile canımı yaktıklarını düşünecek olursak eğer, kendimi ezik herifin teki gibi hissediyordum. Dayak yediğim için değil, sevdiği kimseyi korumadan dayak yiyen bir adam olduğum içindi bu hissettiklerim. Bizimkiler benim kadar olmasa da dayak yemişti ve Roseanne... Sadece ağlamaktan bitap düşmüştü yine.

Bu gece yaşananların soru işaretleri o kadar fazlaydı ki, onları düşünmekten sol şakağımda baş gösteren bir ağrıyla birlikte, sakince sigaramı içiyordum. Sakin görünmeliydim, çünkü karşımda, benim yatağımın üstünde bu geceden sonra aklımdan silinmeyecek olan siyah elbisesiyle oturan kadının gözleri endişeyle yüzümün her karışında dolaşıyordu. O bu kadar sakinlikten uzakken, benim bu ortamda kontrolü sağlayacak kişi olmam gerekiyordu.

Olanları kafamda tartıp dururken, bana görülmemiş bir ilgiyle, üstüme titrercesine yedirdiği yemekten sonra, kolumdaki huzursuz edici iğneyi de çıkarıp istediğim gibi serum paketini çöpe atmıştı. Şimdi ise karşımdaydı, benim uyuduğum çarşafların üstünde oturuyor, omuzunu yasladığı duvara başını da koyup yorgunluğun ve paniğin çöktüğü berrak gözleriyle beni izliyordu. Sarı saçlarını açmıştı, dağınık bir şekilde omuzlarından dökülüyor olmasına rağmen beyaz kuğuyu anımsatan solgun teniyle beni seyrediyordu.

Elimde tuttuğum sigarayı onun için yaktığımı bilse bana ne derdi?

Muhtemelen yine kızardı. O dolgun dudaklarından dökülen her cümleyi özenle seçer, bir bir suratıma vurmaktan çekinmezdi. Canımın yanacak olmasını bilmesi bile onu durdurmazdı çünkü bu kadın beni benden iyi tanıyor, aynada bakmaktan kaçındığım bu yansımaya benden daha çok değer veriyordu.

Sahi...
Değer vermek ne demekti?

Çok uzun zamandır unuttuğum bu hissiyatı, onun gözlerinde bu kadar tanıdık görüyor olmak, o endişeyi dizlerime dokunan dizinden hissediyor olmak yanıp kül olmamı sağlayacak kadar acı verici bir duyguydu.

Nasıl böyle bakabilirdin bana? Şimdiye kadar gördüğü en değer verilesi, en önemlisiymiş gibi bakıyordu. Roseanne'yi bilirdim, şimdiye dek gördüğüm tek şey ise inatla, usanmak nedir bilmeden kirpiklerine akıp gidecek kadar fazla dolu bana bakıyordu. Felaketim olabilecek gözleri üzerime en derin bakışlarını bırakıyordu acımasızca.

Ben bu bakışlara kendimi de yakardım, fakat sadece sigarayı yakabilmekle yetindim.

Yüzümü izlemeyi bırakıp, dudaklarıma doğru götürdüğüm sigarayı içime çektiğimde o da bunu görmek için dudaklarımı ve ellerimi izlemeye başladı. Bu gece ona yaşattığım korkuyu düşündükçe güçlü olduğunu sandığım ellerim titreyecek gibi oluyordu. Gözlerimi feci bir ağrıyla açtığım ilk anda, adını seslendiğimde baş ucumdaydı. Yanaklarının nemini yalnızca ben mi görebilmiştim? Elimi öyle sıkı tutuyordu ki, birkaç dakika boyunca avucumun içinden tırnak izleri silinmemişti. Şimdiyse bakmamalıydı böyle güzel, parmaklarımın titrediğini görmesi üzerdi onu, bilirdim.

Kill My Pain ⚘ rosékookWhere stories live. Discover now