13|İmkansız

843 56 3
                                    

Pelin Eroğlu

"Öyle bir sevda ki tarif edilmez!Fenerli olmayan kimse bilemez..bilemez..Seni bizden başka kimse sevemez!"

"Fenerim!"

"Fenerim!"

Hep bir ağızdan söylediğimiz besteyi çalgıcılar da şenlendirirken cebimde titreyen telefon ile ayak uydurduğum ortamdan dikkatimi telefona verdim.

Barış kişisi arıyor...

Bulunduğumuz cam duvarlı odadan çıkıp kapıyı kapattığımda telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Pelin hanım merhaba?"

"Merhaba Barış bey,buyrun?"

"Müsait misiniz diye soracaktı-"

"Gel bir sarayım!Galatasaray'ın a***a koyayım!Pelin hadi kiminle konuşuyorsun ya?"Cansu'nun alkolden dolayı yarım ağız konuşması ve ettiği küfürle gözlerim fal taşı gibi açılırken onu açtığı kapıdan odaya sokup kapıyı kapattım ve boğazımı temizleyip tekrar konuştum.

"Kusura bakma,içtik biraz.Cansu da fazla kaçırmış."

"Belli,belli.Müsait değilsin o zaman?"

"Ne için?Kim için?"

"Barış Alper Yılmaz'la bahçede buluşmak için var mıdır?"

"5 dakikaya açık havuzların oraya geliyorum."

Konuşmasına izin vermeden telefonu kapattığımda odaya girip gürültünün arasında sandalyede duran hırkamı üstüme geçirdim ve Kaan'ı dürttüm.Benden sonra en ayık oydu.

"Ben çıkıyorum,bunlar sana emanet."Kaan'ın gözleri yerinden çıkacak kadar açıldığında gülmemek için elimi ağzıma götürdüm."Lan nasıl başa çıkayım ben bunlarla?Şuna bak."

Gözüyle işaret ettiği yere baktığımda ağzımdan çıkan kahkahaya engel olamadım.Aslı,Gizem'in kalçasına şıkır şıkır ses çıkaran bir tülbent takmaya çalışıyordu.

"Ararsın gelirim,birisi ölmedikçe arama.Hadi selametle."Konuşmasına izin vermeden odadan çıktığımda adımlarımı hızlandırarak bahçeye indim.Bahçe dediğime bakmayın,havuzların etrafında duran açık büfeyi kast ediyordum.

Ayakkabılarımın zeminde bıraktığı ses ile sandalyede oturan Barış başını kaldırıp bana baktığında ayağa kalkıp kollarını açtı.Kısaca sarıldığımızda oturduk.

"Bak daha şimdiden iki ülkede buluşmamız var,Barış Alper Yılmaz etkisi."Dediği ile ağzımdan histerik bir 'hah' sesi çıkarken yanımıza bir garson gelip iki bardak çay ve çekirdek bırakmıştı.Barış'a hayretle döndüm.

"Arabistan'da var mıymış ya bunlardan?"Barış gülümseyip omzunu silktiğinde çayından bir yudum alıp bana döndü."Seninle bir oyun oynayacağız,kabul?"Cevap beklercesine baktığında kaşlarımı çattım.

"Nasıl bir oyun?"

"Birbirimizin hayatını tam olarak tanımıyoruz ve ben seni tanımak istiyorum.Sırayla bir kelime söyleyeceğiz ve o kelime hakkında her şeyi anlatacağız.Yaşadıklarımızı,anısı kalanları.O kelime hakkındaki bilgileri,var mısın?"

Basit olduğu kanaatine vardığımda başımı olumlu anlamda sallayarak onu kabul ettim.

"Başlıyorum,aile.Ailen hakkındaki temel bir kaç şeyden bahsetsen yeter."Başımı salladım ve söyleyeceklerimi kafamda toparladım.

"Annemin adı Nergis,Boşnak,eski terzi.Babam Aziz ise İzmirli,emekli baş savcı.Kardeşim Şeyda'yı gördün,hukuk okuyor,19 yaşında.Bir de Türkiye'de olmayan abim var.Adı Enes,34 yaşında mimar kendisi."

RASTLANTI | Barış Alper Yılmazحيث تعيش القصص. اكتشف الآن