bölüm dokuz: sözünü ettiğim savaş başladı..

1 0 0
                                    


sevgilin olduğunu ve mezun olduğunu öğrenince savaşmam yersizdi.ama savaşmak için ant içdim hemen pes etmemeliydim. sadece sevip beklemek olmazdı. öylece dururken sen bana gelemezdin. bu yüzden ben sana gelmeliydim.kolları sıvadım ve yine bir pazartesi gün ağarırken planlar yapmaya başladım.
önce adını öğrenmeliydim.sonra sosyal paylaşım sitelerinden seni bulup ilişkinizin ciddiyetini görmeliydim ve seni göz hapsine alıp nerdesin, ne yapıyosun, ne seversin diye takip etmeliydim.ilgi alanların ilgi alanlarım olmalıydı.sana yavaş yavaş yaklaşmalı fırsatını bulduğum anda birden karşına çıkmalıydım. yoksa bu yürek gözlerini hayata kapadı kapayacaktı. peki bunlar nasıl olacaktı? senle ilgili bildiğim bir şey yoktu ki? bir ipucu olsa gizemin çorap söküğü gibi gelecekti. ne kadar süreceği umrumda değildi daha fazla böyle put gibi duramazdım.
uyanır uyanmaz seni aramaya başladım internette. arkadaşlarımın kişi listelerindeki bütün profillere baktım. tam iki günümü aldı ve gözle görülür elle tutulur bir sonuç yoktu. üniversitenin sayfalarında, arkadaşlarımın arkadaşlarının profillerinde aradım. dört gün geçti ve hala bir sonuç yoktu. beşinci günün öğle vakti yemek yerken aklıma birden bir fikir geldi. hemen bilgisayara koştum. üniversitenin sayfasındaki öğrenci listeleri: ya iki yıllık okuyup iki sene önce ya da dört yıllık okuyup dört sene önce üniversiteye girmiştin. anlamsız kahkahalar atıyor bir yanda da listelere bakıyordum. listedeki isimleri sosyal paylaşım sitelerinde arıyordum ta ki senin fotoğrafını görüp işte buldum diyene dek. sadece bizim kampüsteki bölümlere bakmam işimi kolaylaştırdı. tanıdığım isimleri es geçtiğimi de düşünürsek... iki günün sonunda seni buldum.
artık esirin olan yüreğimi bırakma zamanın geldi. bunca zaman sana kölelik ettiği kafiydi.gülen günler beni bekliyordu. koşarak sana geliyordum. bu kez geri dönüş yoktu. kararlıydım. top,tüfek,tank,havan,mayın,mermi,bomba hepsini kuşanıp savaşacaktım. havadan, karadan, denizden, bataktan, çataktan komando gibi sularına sızacaktım. yüreğine bayrağımı dikip topraklarıma katacaktım. seni ülkemin kralı yapıp tahtıma oturtacaktım. birlikte minik yüreğimi yönetip halka sevgi dağıtacaktık. emirleri verdim. gerenaller toplansın, sancakları hazırlayın, kazanacağımız bir zafer alacağımız büyük ganimetler var dedim. tabi benim ganimetim yüreğinden başka ne olabilirdi? askerler silahlarını kuşandı, generallerimle saldıracağımız yerleri haritalar üzerinde belirledik. donanmalar, hava hakerkatları saldırmak için benden haber bekliyorlardı. kolordularımdam mangalarıma kadar hazırdım. timlerimi önden gönderdim, bize yüreğinin kapılarını içerden açmaları için. sisin çöktüğü, pusun etrafa yayıldığı alacakaranlık bir gecede siperler alındı. senden bir işaret bekliyordum. hani bir gel desen tüm ordumla gelecektim. ama sen yarine sarılıp beni istemezken topları tüfekleri sadece yüreğimde patlatabilirdim.
sevgilinin elinde bixi benim cebimdeyse dede yadigarı bir revolver vardı. sana karşı şansım revolverin bixi karşısındaki şansı kadardı. fakat galibiyetler cesaret ister. aşkın bana cesaret oldu, doldu yüreğime. sevgilinin cesareti aşık bir revolverin cesareti karşısında durabilecek miydi ? yüreğimin pimini çekmiştin bir kere ya şehit olacaktım ya gazi..yaralanmadan kollarında olamayacaktım.

Adın Yüreğim OlduWhere stories live. Discover now