bölüm ondört: ve gerçekten hastalandım.

0 0 0
                                    

güneş yine mağarasına çekildi, çıkmıyordu. penceredeki demirler hapishane duvarları gibi bakınca özgürlüğümü aldıklarını düşünüyordum. bulutlar en az çöl kumları kadar kuruydu. ya üzülmüyorlardı ya da yaşları kalmamıştı. dağlar soğuk, uğultulu rüzgarların ev sahibiydi. perdelere çarpıp tenime doğru esiyorlardı.
günlerdir hastanedeydim. bugün taburcu olup eve geldim. annemlerin yüzünde anlaşıldığı üzere kötü bir durum vardı. babamı ilk defa başı eğik, çaresiz bakışlarla o gün gördüm. ne olduğunu merak etmem uzun sürmedi akşam annem yanıma gelip benimle konuşmak istedi. konuşmasını dinledim. beni ne kadar çok sevdiklerini anlatan uzun uzuzn anlamlı zaman zaman ikimizin de gözlerini dolduran cümleleler kurdu. ve sonunda her kompozisyonda olduğu gibi sonuç bölümüne gelerek ana fikri söyledi ' seni seviyorum'. annem odadan çıkana kadar ırmakların önüne koyulmuş barajlar gibiydi gözlerim gözyaşlarımı tutuyordum. gittiği anda hıçkırıklarla boşaldılar gözlerimden. annemin odama girdiğinden beri söylemeye çalıştığın şeyin o kötü haber olduğunu biliyordum. ağır bir hastalık geçirdiğimi çok olsa bu senelik okula ara vermem gerektiğini söyleyeceğini tahmin ediyordum. ama öyle olmadı. kanserdim. işte söylemesi bu kadar basitti ama bir anne bunu söylerken saatlerce çabalıyor, o saatlerde ömründen ömür gidiyordu. ilk seninle alakalı olacağını düşündüm hastalığımın ama doktora göre uzun zaman önce varmış. vücudumu yiyip bitirmiş. arada bir rahatsızlıklarım oluyordu ama küçük hastalıkların teşhisi koyulup geçiştiriliyordu. senin de katkınla bu aylarda harebeye döndüm. sık sık ayılıp bayıldım. iştahım kesildi, uykularım kaçtı. bitkin, yorgun, halsiz ve de moralsiz bedenimde hızla yayıldı hastalığım. annemin asıl söylemekte zorlandığı hatta cümlesini bile bitiremeden ağlayarak bağrışlarla odamdan çıktığı sözü kulağımda birkaç gün yankılandı. üç aylık bir ömür... sensizken o üç ay bana otuz yıl olurdu, o yüzden fazla da üzülmedim.
babam evde pek durmuyordu. son günlerimi benimle geçirmek yerine göz önünden beni kaybedemediği için kendisi ortadan kayboluyordu. onun için de zordu. biricik kızını, tek evladını genç yaşta kaybetmek, mezarında dua okumak... bazen annemle babamın konuşmalarını duyuyordum . her defasında annemin gözyaşlarıyla kapanıyordu bu konuşmalar. bir gece dayanamadım konuşurlarken odalarına gittim. o aralar tedaviye de başlamıştım. ikisine de sarılıp 'bence tedavi iyi gidiyor eski sağlıma kavuşucam, ne olur üzülmeyin artık' dedim. annem bu sözlerin üzerine yatağa oturup ağlamaya başladı bir yandan da eliyle ağzını kapatıp kendini tutmaya çalışıyordu. babam sen bu halinle bir de bize moral veriyorsun benim yürekli kızım dedi bakışlarıyla ve bana benimkinden daha büyük bir kucakla sarıldı. o an babamın sevgisini görünce sevinçten bir kaç damla yaş geldi gözüme. onları yüreğime senin için döktüklerimin yanına akıttım yüzümde küçük bir tebessümle.

Adın Yüreğim OlduWhere stories live. Discover now