2.1

127 5 0
                                    

İyi okumalar 💖🧚🏼‍♀️

Bir bankta oturuyorduk Urazla birlikte. Urazın elinde test sonucumuz duruyordu ama ikimizde açmaya niyetli değil gibiydik. Çıt çıkarmadan öylece oturmamız artık canımı sıkmaya başlamıştı.

Derin bir nefes alıp zarfı Urazın elinden alıp hızla açtım. Gözlerimi sıkıca yumup nefesimi verdikten sonra gözlerimi açıp mektubu okumaya başladım. En üstteki yazıları es geçip direkt en aşağıya baktım.

Okuduğum şeyden sonra gözlerimi kaldırıp Uraza baktım. Merakla gözlerimin içine bakıyordu. Mektubu ona uzatıp okuması için zaman tanıdım. Son kısmı sesli okuduğunda sonunda birimiz gerçeği söyleyebilmişti.

"%99,9 uyumlu çıkmış DNA'mız. Bu da demek oluyor ki gerçekten de kardeşiz" dedi Uraz kısık bir sesle.

"Öyle" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Şimdi ne olacak" dedi Uraz ve anlam veremediğim bir duyguyla gözlerime bakmaya başladı.

"Şöyle olacak ben şuradan bir otobüse atlayıp eve gideceğim" dedim ve arkasında bir yeri gösterdim. "Sende artık eve mi gidersin işe mi gidersin bilmem. Kısacası bir şeyin değişeceği yok, kan bağımız var diye kardeş olacak değiliz. Bir daha beni görmeyeceksin yani endişelenme" diye devam ettim ve dizlerime vurup ayağa kalktım. Arkamı dönüp gidiyordum ki arkamdan konuşmaya başladı.

"O zaman neden buldun beni? Madem hiçbir şey değişmeyecekti neden beni tanımak istedin?" diye sordu merakla.

"Merak. Müdüre hanım doğru mu söylüyor merakı işte başka bir şey değil. Yani merak etme aile olalım diye bulmadım seni" dedim alayla gülerek.

Daha sonra bir şey demeden ve bir şey demesine izin vermeden hızla kalktım. Korkuyordum, hemde çok korkuyordum. Daha önce hiçbir şeyden bu kadar korkmamıştım. Yetimhanedeyken aç, susuz hatta uykusuz kaldığımda bile bu kadar korkmamıştım. Neyden mi korkuyordum? Sanırım aile duygusundan korkuyordum. Bir aile nasıl olur bilmiyorum ama ben aile olmaktan korkuyordum sırf bu yüzden de öylece bırakmıştım Urazı orada.

Gelen ilk otobüse atlayı eve gitmekti amacım ama eve ulaşmadan durdum ve evimin oldukça uzağındayken koşmaya başladım. Deli gibi hem koşup hem ağlıyordum. Etraftaki insanlar değişik değişik bakarak konuşuyorlardı hakkımda ama durmadım. Nereye koştuğumu bilmiyordum ama koşmaya devam ettim. Dakikalarca hatta belki de bir saati aşkın bir şekilde koştuktan sonra geldiğim yeri görüp durdum. Boraya gelmiştim. Aslında ben değil ayaklarım gelmişti.

Sokağın başındaki Bora beni gördüğünde bana doğru koşmaya başladı. Yanıma ulaştığında ellerindeki poşetleri yere bırakıp yüzümü avuçlarının arasına aldı.

"Portakal iyi misin? O adam bir şey mi dedi ya da bir şey mi yaptı" dedi Bora telaşla üst üste sorarak.

Bir şey demeden kollarımı beline sarıp kafamı boynuna gömdüm. Tam o an huzurlu hissediyordum gerçekten.

"Portakal gerçekten korkmaya başladım. Neyin var?" dedi Bora sarılmayı bırakmadan.

"O, o yani Uraz abimmiş" dedim içli içli ağlayarak.

"Buna sevinmen gerekmez miydi portakal? Ailenden birini bulmak seni neden üzdü ki" dedi benden ayrılıp poşetleri alarak. Poşetleri tek eline alıp diğer eliyle elimi tutup eve yöneldi.

Yürümeye devam ederken verecek bir cevap bulamadım. Haklıydı, mutlu olmam gerekmez miydi?

"Ona hayatlarımızda hiçbir şeyin değişmeyeceğini ve bir daha beni görmeyeceğini söyledim" dedim evden içeri girdiğimizde.

KaçakWhere stories live. Discover now