2.3

119 4 0
                                    

İyi okumalar 💖🧚🏼‍♀️

Okul bittikten sonra Bora ile birlikte kafeye gelmiştik. O iş görüşmesindeyken ben müşteriler ile ilgileniyordum. İçeri giren bir grup ile birlikte menüleri alıp masalarına doğru ilerledim. Gülümseyerek menüleri teker teker dağıttım üç kişiye.

"Hoşgeldiniz, siparişleri hemen verecek misiniz yoksa önce menüyü mü incelemek istersiniz" dedim güler bir yüzle.

İçlerinden biri iğrenç iğrenç bakıyordu ama bir şey deme lüksüm yoktu, sonuçta o çalıştığım kafede müşteriydi.

"Düşünelim biz biraz" dedi diğeri ve menüyü alıp incelemeye başladı.

Arkamı dönüp masadan uzaklaştığımda gerçekten de rahatsız hissetmiştim. Hala bakışlarını hissettiğim iğrenç adamı aldırmadan kasanın arkasına geçtim. Şansıma Pınar hastaydı ve şu an benden başka garson yoktu. Çok müşteri yoktu ama az önceki adamın olduğu masayla uğraşmak istememiştim.

Adam elini kaldırdığında bende ellerimi semaya kaldırıp dua etmeye başladım. Tamam şaka böyle bir şey yapmadım ama bunu istiyordum. Kafamı sallayıp 'geliyorum geri zekalı indir elini' mesajı verdim ama bunu gülümseyerek yaptım.

Masaya ulaştığımda defterimi kaldırıp siparişlerini yazmak için hazırlandım.

"Buyrun hazırsanız siparişlerinizi alabilirim" dedim kafamı kaldırmadan.

Aralarından en masum duranı atladı hemen. "Browni ve Fanta alayım ben" dedi gülümseyerek. Onu gülümseyerek onayladığımda arkadaşı atladı yine.

"Seni alabiliyor muyuz ya? Geç otur masamıza eşlik et bize güzelim" dedi genç görünen çocuk iğrenç bir sırıtmayla. Dar pantolon giyiyordu zaten başka detay vermeme gerek bile yok.

Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada biri elimden defterimi çekip aldı ve önüme geçti. Önüme geçen uzun kişi masayı görmemi engellemişti. Kaşlarımı çatarak önüme geçen kişiye baktım.

"Ben alayım siparişlerinizi beyler. Hadi hızlı olun tek müşteri siz değilsiniz gördüğünüz gibi" dedi Uraz sert bir sesle.

"Hayırdır birader biz arkadaşla konuşuyoruz sana ne oluyor" dedi en sessiz olanı.

Uraz sinirle burnundan bir nefes verip adamın kulağına eğilip bir şey fısıldadı. Geri doğrulduğunda adamlara üstten bakmaya başlamıştı. Adamlar ayağa kalkıp gitmeye karar verdiğinde bile üstten bakmaya devam ediyordu.

"Niye kalktınız ben buranın browniesinin çok iyi olduğunu duymuştum yemeyecek miyiz yani" dedi çocuk hala otururken.

"Sen otur Deniz. Aman diyim sonra kan şekerin falan düşer günde on kilo şeker yemen lazım malum" dedi ayağa kalkan adam dişlerinin arasından.

"Tamam" dedi adının Deniz olduğunu öğrendiğim çocuk omuz silkerek.

Arkadaşları kalkıp gittiğinde bile gülümseyerek bize bakıyordu.

"Kararımı değiştirdim brownie ve Fanta yerine brownie ve çay alabilir miyim" dedi çocuk hiç rahatından ödün vermeyerek.

Kafamı sallayarak onayladım ve hemen getireceğimi söyleyip ayrıldım masasından. Masadan ayrılırken de hala yanında kazık gibi dikilen Uraz'ı çekmeyi unutmamıştım. Zaten hazır olan keki hızla ısıttım ve çayı doldurdum. Çayın yanına şeker istememişti ama her ihtimale karşı iki de şeker koydum bardağın yanına. Kek ısındığında çıkarıp tepsinin üzerine koyup tekrar masaya ulaştım.

"Buyrun siparişleriniz, afiyet olsun. Başka bir isteğiniz var mı?" dedim gülümseyip çocuğun isteklerini bırakarak.

"Teşekkür ederim ve şey özür dilerim arkadaşlarımın adına. Aslında arkadaşlarım bile değiller sadece yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için en fazla üç kez gördüğüm bu iki abazanın teklifini kabul etmiştim." dedi çocuk mahçupça.

KaçakWhere stories live. Discover now