fifteen

65 15 22
                                    

Louis, sonunda kolunun alçıdan çıkacağını öğrenmişti. Bu haberle beraber mutlu olmuştu. Günlerdir acı çekiyordu ve kafasında bitmek bilmeyen bir sorgu davasını kazanması sonucunda, evvelsi gün alçının çıkarabileceğini öğrenmişti.

Alçı için hastaneye gidecekti, ve ondan sonra Harry gelecek çıkıp biraz temiz hava alacaklardı. Fakat Harry, Louis'ye nereye gideceklerini söylememişti.

Louis, evde kaldığı süre boyunca çoğu şeyi kafasında sorguya çekmiş ve kendinden emin olana kadar beklemişti. Evet, son konuşmalarının ardından Harry'i hiç görmemişti, o da sözünü tutmuş ve ona rahat alanı, düşünebileceği o özgür alanı tanımıştı. Çünkü bu alanı istemeleri ikisinin de en büyük haklarıydı.

Louis, onun bunları yapmasına minnet duyduğunu hissetmişti. Çoğu insan ilişki de karşı tarafa alan tanımayı bilmez ve karşısındakini dinlemez bunun devamını da anlaşmazlıklar alır, sonucu da tartışma ve ya böyle boş bir yere çıkan anlamsız büyük kavgalar olurdu. Kavga anlamsız olurdu fakat temel de ki olay yani ''Alan tanımak'' burada oldukça önemli bir detaydı ve sorun teşkil eden en büyük etkendi.

Louis, 1 haftanın sonunda Harry'e yazma kararı almış ve görüşmek istediği hakkında kısa bir mesaj atmıştı. Kendini sorguya çektiği bu dönemde, Harry'nin onun hayatında bu kısa sürede kazandığı büyük anlamı fark etmişti, Harry'de aynısını düşünüyor olmalıydı ki Louis için tasarımını ertelemişti. Louis'de zaten sürekli bunu düşünerek iyi hissetmişti. Bu yüzdendir ki aklı boş kaldığın da hemen Harry'nin cümleleri yer ediniyor, bu boşluğu dolduruyordu.

Kanepeden kalktı, bu geçmek bilmeyen sayılı günlerini bu küçük kanepede sabahlayarak geçirdiğinden dolayı göz altı torbaları da buna uyarak, oldukça büyümüşlerdi. Aynadan kendine baktı, saçlarını düzeltti ve yavaş yavaş çıkmaya başlayan sakallarını okşadı. Kirli sakalı kendine yakıştırırdı aslında, bu yüzden anlık olarak kendini beğendiğini hissetti. -Göz altı torbaları haricinde onlar gerçekten itici gözüküyorlardı.

Uyandığından beri içerisinde anlamlandıramadığı bir enerji vardı ve bu onun güne pozitif başlamasına sebep olmuştu. Aslında sadece 3 saat uyuduğunu göz önünde bulundurursak, pili bitmiş olmalıydı. Ama bu enerjiyi de zaten sabahın köründe kafasına diktiği zift tadında ki kahvelere borçluydu. Yoksa emindi ki o kanepeden kalkamazdı.

Tek eliyle elini yüzünü yıkayıp iyice açıldığını hissederken, koşar adımlarla odasına çıkmış kendine yeşil bir kazak ve mavi kot pantolonlarından birini çıkarmıştı. Parfümü de unutmamış ve doğrudan kapıya yönelmişti.

Her bir yere baktığında aklına Harry'i getirtecek şeyler oluyordu, bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı anılar biriktirmek belki de az kalsın onların sonunu getirecek şeydi. Çünkü Louis'ye göre, hızlı başlayan şeyler kolay biterdi. Ve Harry'le her şey bir anda gelişmişti. Ama 2. seferinde böyle bir şeye izin vermeyecekti.

Kendini gerçekten bir psikopat gibi hissetti, gene aynısını yapmaya başlamıştı. Kapının önünde dikilirken düşüncelerine dalmıştı ve saatine baktığında zamanının azaldığını görmüştü.

Hızlıca aşağıya, otoparka inip arabasına binmişti. Doğruca hastaneye sürmüştü, diğer eli biraz da olsa iyileştiği için daha rahat hareket edebiliyordu. Sadece sert alçı biraz hareket etmesinde sorun yaratıyordu ama ilk gün ki kadar zor gelmiyordu artık.

Hastanenin önüne kısa sürede ulaştığında, arabasını park etti ve hastaneye girip hasta girişini açtırttı. Kontrolü zaten çoktan randevu alarak hallettiği için 10 dakikalık bir bekleme süresinin sonunda büyük ekran da ismini gözükmüştü ve odaya yöneldi.

Mistletoe | Larry StylinsonWhere stories live. Discover now