İkiside o karakolda Umutun olduğu anlamıştı, birbirine şokun içinde baktılar.
Orhan:
"Tamam Betül sen çıkabilirsin"Betül çıkar.
Orhan:
"Hayır ben kafayı yiyeceğim, o yapsa elimden bi kaza çıkacak *masayı vurur* deliricem"Gülgün ayağa kalkıp ona yaklaşır.
Gülgün:
"Of tamam sakin ol, yani Tam belli değil kim yaptığını"Orhan:
"Nasıl belli değil? Belli Gülgün, belli. Gidip o herifle konuşup bizim mağazamıza gitmiş"Gülgün adamın ellerin tutar.
Gülgün:
"Sen böyle sinirlenerek hiç bi şey çözemezsin, sakin olman lazım öncelikle *Adam gözlerin kaçırıyordu* Bak bana, gözlerime bak, senin sakinleşmen gerekiyor"Orhan:
"Tamam tamam, ama çıkalım şimdi, ben o şerefsizden her şeyin hesabın soracağım"Gülgün:
"Hayır Orhan, şimdi değil, hem biz tam Bilmiyoruz ki Umutla mi konuştu, değil mi. Şimdi karakolda ki görüntülere bakarız sonra eğer gerçekten Umutsa gideceğiz, tamam mı?"Orhan:
"Peki"Betül onları izliyordu, kıskanarak bakıyordu onlara ve dayanamaz girer odaya.
Orhan:
"Ne oldu?"Betül:
"Bu karakolda kim kiminle ve ne zaman görüştüğü evlaklar"Gülgün ve Orhan el ele duruyorlardı, Betül de bunu görmüştü.
Orhan:
"Tamam, sen bi de karakolda ki görüntüleri bana getir, belki burda bi yanlışlık falan olur, görüntülerde olmaz, sonra kendim bakarım ben"Betül:
"Tabi"Orhan:
"Çıkabilirsin"Betül çıkar.
Gülgün de koltuğa oturur, Orhan da yerine.
Orhan:
"Bak işte, burda Umut kimseyle gorusmemis gibi yazmışlar"Gülgün:
"Belki de görüşmemiş gerçekten"Orhan:
"Hayır, ben eminim, bu işin içinde onun parmağı var, zaten görüntülerde gelir birazdan, bakarız ordan da"Bir süre sonra Betül getirir görüntüleri.
Betül:
"Buyurun"